Cumhuriyet gazetesi yazarı, gazeteci Işık Kansu'nun yeni kitabı "Yurt Kemiricileri", Telgrafhane Yayınları tarafından yayımlandı.
Deneyimli gazeteci Işık Kansu'nun yeni kitabında, Kansu'nun gazetecilik mesleğini devam ettirirken edindiği tecrübeler, şahit olduğu olaylar ve bu olaylara dair tuttuğu notlar yer aldı. Yurt Kemiricleri'nde, Türk basınının yakın tarihi gözler önüne serildi. Işık Kansu, kitabında, satılan ve işgal edilen gazetelere, yandaş basına ve cemaat medyasına da değindi.
Kitapta, üç yıl önce hayatını kaybeden gazeteci Çetin Altan'ın anlatıldığı kısım da dikkat çekti. Çetin Altan'ın, Uğur Mumcu'nun deyimiyle "liboş"luğu neden seçtiği anlatıldı. Altan'ın neden "liboş"luğu seçtiğini Altan'la gazeteciliğe birlikte başlayan ve dostlukları çok eskiye dayanan Cüneyt Arcayürek anlattı.
İşte Yurt Kemiricileri'nde yer alan "Çetin Altan neden liboş oldu?" başlıklı o kısım:
"Bu teoriyi uygulayanların başında, bir zamanlar Türkiye'deki sol harektin önemsediği, Türkiye İşçi Partisi Milletvekilliği yapmış Çetin Altan geliyordu.
Atatürk ve Cumhuriyet devrimi düşmanlığı kazanına yeni medya düzenine en çok odun atan Altan ailesinin en büyüğü, Çetin Altan, Uğur Mumcu'nun deyimiyle 'liboş'luğu neden seçmişti acaba?
1960'larda Cumhuriyet devriminin tarihsel önemini kavramış sosyalist bir aydın olarak tanıdığımız Çetin Altan'ın, 1980 sonrası bambaşka bir insan olmasına hiçbir anlam veremiyorduk.
Gazeteciliğe birlikte başlayan ve dostlukları çok eskiye dayanan Cüneyt Akyürek'ten, Çetin Altan ile bu konuyu konuşup konuşmadığını öğrenmek istemiştik.
Arcayürek, yaşamındaki ve düşüncelerindeki değişimin gerekçesini Çetin Altan'a sormuştu. Altan'dan aldığı karşılık; hep acı çektiği, bundan böyle rahat hayat yaşamak istediği yönündeydi.
Yani Çetin Altan'ın, 1980 sonrası Turgut Özal'a hayranlık ile başlayan, ardından oğulları ile birlikte karşıdevrim saflarına katılarak sağ iktidarlara yanaşması tümüyle çıkarsaldı. Ailecek sürdürdükleri Atatürk ve Cumhuriyet devrimi düşmanlığı ve sözde demokratlık adına yürüttükleri '2 numaracı Cumhuriyetçilik' de bu çıkarcılığı örtme çabasıydı.
Prof. Dr. Coşkun Özdemir, geçmişte: 'Atatürk, ümmet toplumundan ulus yaratmış olan devlet adamıdır. Cumhuriyetçilik, bir kişiye ait bir devlete köle olmaktan kurtulmak demektir.' diyen Çetin Altan'ın, bir sofrada: "Atatürk, otuz bin kişiyi öldürtmekten başka ne yapmıştır?' dediğine tanık olanlardandı.
Atatürk'ün otuz bin kişiyi öldürdüğü çirkin bir yalandı. Ama Altan ailesinin de katkılarıyla, hep alkış tuttukları AKP döneminde kurulan 'Saray Cumhuriyeti'nde; yüzlerce insanın kanının aktığı, cezaevlerinin dolduğu, hatta Altan ailesinin bireylerinin de içeriye atıldığı, ileri demokrası adına diktatörlüğün yaşandığı, bilinen hazin doğruydu."