Haftalık Penguen’e ‘asıl’ Penguen Dergisi’nden cevap geldi!

Kapanacağını duyuran Haftalık Penguen Dergisi’ne dair yapılan haberler üzerine,  isim hakkının sahibi olan ‘asıl’ Penguen’den cevap geldi.

Geçtiğimiz günlerde, birkaç sayıdan sonra maddi zorluklardan ötürü yayın hayatına son vereceğini duyuran Haftalık Penguen Dergisi’ne dair sosyal medya üzerinden destek ve bağış kampanyalarının ardından, 2001 yılında yayınlanmaya başlayan ve derginin isim hakkının sahibi olan aylık kültür sanat dergisi Penguen’in imtiyaz sahibi Kamar Ararat Kalpakçiyan’dan den cevap geldi. Kalpakçıyan, tepkisini Instagram üzerinden yayınladığı mesaj ile duyurdu:

“Arkadaşlar, internet üzerinde dönen bazı haber ve kampanyalar üzerine size biraz bilgi sunma ihtiyacı duydum. Malum, bir dergi maddi zorluklar yüzünden kapanıyor ve bu konuda yardım kampanyaları düzenleniyor.
Öncelikle, bu derginin adı “Penguen” değil, “Haftalık Penguen”dir. “Haftalık” kelimesi her ne kadar periyod, yani bir zaman aralığı bildirdiğinden farklı bir isim yaratmasa da, dergiyi çıkaranlar bu yöntemi bulacak kadar akıllı olduklarından, böyle harika bir yol buldular dergiyi çıkarabilmek icin. Peki neden mi “Penguen” ismini kullanamadılar? Çünkü o ismin hakları, o dönem benim çıkardığım bir kültür-sanat (ve edebiyat) dergisine aitti.
Şu anda sizin hırsızlığa, zorbalığa ve haksızlığa karşı duruşu olduğunu düşündüğünüz bu yeni dergi, tam da bu değersizlikler üzerine hakkı olmadan, tehditle, zorbalıkla ismimize el koydu!
“Oğlum, senin kıçıkırık edebiyat dergini kaç kişi okuyor, sesini kim duyar, biz bir karikatürle milyonlara ulasırız, bir daha eline kalem alamazsın” sözleriyle yıllardır hayatımı zindan eden bu insanlar mı zorbalığa, haksızlığa karşıymış?
O dönemde beş parasız, borç içinde kaldığımı gördüklerinde pişkin pişkin gülerek “bi şey olmaz ya, arada sırada uğrarsın, sana birkaç sayfa kağıt veririz, yazılarını yazarsın” diye dalga geçen insanlar, bugün maddi sebeplerle dergilerini kapatmak zorunda kalıyorlar. İşte bu yüzden de, onların bugün yaşadıkları salt maddi bir sorun değil, “Karma”nın ta kendisidir…
Konuyla ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak isteyen arkadaşlarıma o dönem yaşananları daha ayrıntılı bir şekilde anlatırım…
Hepinize sevgiler…”

INTERNET çıkalı şarkıların süreleri kısaldı

İnternet üzerinden müzik dinleme servisleri sadece müzik dinleme işlemini hızlandırmıyor. Yeni bir çalışmaya göre, dinleyicilerin dikkat aralığı kısaldıkça pop şarkıları da hızlanıyor. Şarkıların başındaki enstrümantal açılış kısımları, geçtiğimiz 30 yılda ciddi anlamda kısaldı. Ayrıca popüler şarkıların tempoları da hızlanmaya başladı.

Ohio State Üniversitesinde müzik teorisi alanında doktora yapan Hubert Leveille Gauvin, 1986 – 2015 arasındaki ABD Billboard listelerinin ilk 10 şarkısını inceledi. 1986’daki popüler şarkılarda vokalin şarkıya girmesi ortalama 23 saniye sürerken, 2015’te bu süre sadece 5 saniyeye kadar düştü. Yüzde 78 oranındaki düşüş, dinleyicilerin milyonlarca şarkıya dilediği zaman erişebiliyor olmasıyla ilişkilendirildi.

Amaç bir an önce dikkat çekmek

Gauvin “Bu kadar rekabetçi bir ortamda şarkıcıların, dinleyicinin dikkatini mümkün olan en kısa sürede çekmeye çalışması anlaşılabilir bir sonuç. İnsan sesinin en çok dikkat çeken şey olduğunu biliyoruz.” diyerek, konsantre olmak isteyen kişilerin özellikle sözleri olmayan müzikleri tercih ettiğine dikkat çekti.

2014 yılında Spotify’ın kullanıcı alışkanlıkları ile ilgili yaptığı bir araştırmada da şarkıların yüzde 21’inin ilk 5 saniye dolmadan geçildiği belirtilmişti.

Değişimin bir örneği olarak Gauvin 1987 yılının popüler şarkısı ‘Nothing’s Gonna Stop Us Now‘ ile Maroon 5’ın ‘Sugar‘ adlı şarkısını karşılaştırdı. Starship’in Nothing’s Gonna Stop Us Now şarkısında vokalin girmesi 22 saniye sürüyor. Öte yandan 2015’in popüler şarkılarından Sugar’da Adam Levine’in şarkıya girmesi sadece 7 saniye sürüyor.

Şarkılar ortama ayak uyduruyor

Gauvin müzik endüstrisinin sırlarını ortaya çıkardığını iddia etmiyor. Araştırmanın sonucunda vardığı sonuç, kayıt şirketlerinin bir şekilde ortama uyum sağlamaya çalıştığı yönünde. Michael H. Goldhaber’ın ‘ilgi ekonomisi’ konseptine dikkat çeken Gauvin, internet sayesinde sürekli bir bilgi akışına maruz kalan kişilerin ilgisini üzerinde tutmak için şarkıların hızlanma ihtiyacı hissettiğini söylüyor. Günümüzde şarkıcıların en önemli geliri konserlerden elde ettiğini belirten araştırmacı, şarkıların bu konserler için birer reklam görevi gördüğünü belirtiyor.

Genel trende rağmen şarkı yapılarında halen çeşitlilik bulunduğunu da belirtmek gerek. Örneğin 2012’nin en popüler şarkısı ‘Somebody that I used to know” 20 saniyelik enstrümantal bir  girişle başlıyor. Ayrıca araştırma sadece en popüler şarkıları incelediği için daha alternatif türlerde trendin daha farklı şekilde olma ihtimali de var.

AKP'nin güvendiği dağlara karlar mı yağıyor? Devlet Bahçeli'nin ardından Tuğçe Kazaz da HAYIRcı oldu

Oldu mu ya? Tam da referandumda son düzlüğe girilmişken, AKP olmadık yerlerden fire vermeye başladı!

İlkin mehepe genel müdürü Devlet Bahçeli su koyverdi

Bu çatlak yetmezmiş gibi, dönek (fırıldak) dindar Tuğçe Kazaz'ın da jetonu düştü:

Açıkçası ben de aynı fikirdeyim. Her ne kadar yasalarla kamufle edilmiş olsa da bana göre de bu tek adam iktidarıdır.

— Tuğçe Kazaz (@Tugce_official) April 13, 2017

AKP gemisi su almaya devam ededursun, Yeni Şafak paçavrasının yazarcıklarındandan Hayrettin Karaman "Bizi hedefe yaklaştıracak olan bir adımı daha 'Evet' diyerek atmak, 'farz olanı tamamlayan ve ona yaklaştıran her fiil farzdır' kuralının çerçevesine dahildir" deyip kendini soytarı durumuna düşürünce zaytung.com sitesine madara olmaktan kendini kurtaramadı.


Bkz. http://zaytung.com/halkinsesi.asp?vcid=594

Gözden düşen entel-liboş takımı otelde animatörlük-maymunluk yapacak

Bir zamanlar televizyonların baş konuklarıydı...

Ekranı açtığımızda onların kendinden emin, Türkiye’ye ders veren, mutlu enerjik yüzlerini görürdük...

Ekranı açtığımızda onların kendinden emin, Türkiye’ye ders veren, mutlu enerjik yüzlerini görürdük.
Birisi “Türbanın büyük bir özgürlük simgesi” olduğunu yazmıştı.

Birisi hiç mahçup olmadan “Kanser bir mikrobun bulaşmasından kaynaklı hastalıktır!” diye yazdığı halde Davutoğlunun Başdanışmanlığına kadar yükselmişti!

Ve de hemen hemen hepsi Birikim dergisi çevresinde yetişmişti. Birikim yazarları adeta Türkiye düşün hayatını istila etmiş gibiydi.

Kimlerden söz ettiğimi sezinlemişsinizdir:Nilüfer Göle, Asaf Savaş Akat, Baskın Oran, Fuat Keyman, EtyenMahçupyan…

Heyhat, nicedir artık akıl veremiyorlar.


Ama öğrendik ki boş durmuyorlar.
Öğretme isteği tedavisiz bir hastalık demek ki.
Hareket alanları “Siyaset” derslerine bir “yaz okulu”nda devam edecek kadar daralmış durumda.

Neredeeeen nereye diyesi geliyor insanın.

Ama konular yıllarca akıl sağlığımızı tehlikeye atarak dinlemek zorunda olduğumuz konular:
“Modernleşme Türk toplumu için ne anlama geliyor ve politik yaşamı nasıl etkiliyor?”, “Ortadoğu toplumunun sekülerleşme deneyimiyle paralel olarak Türkiye’de bu değişim nasıl işledi ve Türk siyasi hayatına etkisi nasıl oldu?”, “Osmanlı düşünce dünyasından bizlere neler miras kaldı, bu fikirler Cumhuriyet Türkiye’sinde ne anlam ifade ediyor?”, “Milliyetçilik kavramının ve azınlıkların Türk demokrasisine etkisi nedir?”

“Arkhé Siyaset Kampı” adlı bu kamp şirin bir ilçemizde: Şirince’de!

Misafirlerin kalacakları otel pek yabancı bir isim gelmedi bize! “Nişanyan Hotel!”

Sakın reklamını yaptığımız sanılmasın. Fiyatlar kazık mı kazık: “3-4 kişilik ortak odalarda kalacaklar için kişi başı 950 TL. Tek veya çift kişilik özel oda kiralamak isterseniz odabaşı 2150 TL. Bu fiyatlara kamp boyunca yedi gün konaklama ve her gün üç öğün yemek dahildir.”

Çağrı burada bitmiyor:

“Yanı sıra, 25 dönüme yayılmış bahçelerden ve yüzme havuzundan istediğiniz gibi istifade etmek cabası!”

Yerseniz!