24 Haziran 2018 Pazar

Rusya 2018'de Yabancı Koca Arayan Rus Kadınlar


Rusya'da düzenlenen Dünya Kupası'nda Rus medyasına yansıyan ve üzerinde konuşulan başlıklardan biri "koca avındaki kadınlar"

Ülke medyasında yer alan bazı yazılarda kimi Rus kadınların yabancı ülke taraftarlarına yaklaşarak "avcılık" yaptıkları değerlendirmesine yer veriliyor.

Spor haberleri veren Championat.ru isimli internet sitesinde yer alan "Rus güzeller yabancılarla nasıl konuşuyor?" başlıklı makalede, "kadınların çok fazla çaba harcamasına gerek olmuyor çünkü avları kendi ayaklarıyla tuzağa düşüyor" tarzında ifadeler yer buluyor.

BBC İzleme servisinin derlediği makalelerden biri de Moskovsky Komsomolets isimli internet sitesinde yer alıyor. Sitedeki yazıda, "Dünya Kupası'na yalnızca futbolcular, teknik direktörler, taraftarlar ve evsahibi şehirler değil kadınlar da özel olarak hazırlanıyor" ifadesi ile konuya değiniliyor.

BU TÜR YAZILAR BİRÇOK YAYIN ORGANINDA YER ALDI

BBC Türkçe’nin aktardığına göre makale şu cümlelerle sürüyor:

"Bazıları 2018 Dünya Kupası'nı iyi bir adamla tanışmak ve ciddi bir ilişki için fırsat olarak görüyor. Kimi de kısa yoldan para kazanma amacında."

Rus tabloid basınından Komsomolskaya Pravda ise kadınlara yabancı taraftarlarla tanışmak için doğru giyinme önerileri veriyor.

Yazıda, "Halen yüksek topuklu stiletto giyen kadınlar, ismini İngilizce'ye çevirmeyi unutmuş restoranları hatırlatıyor" deniliyor.

Life.ru'daki yazıda da Dünya Kupası'nın escort kadınlara talebi artırdığı vurgulanıyor ve "Bu anlamda en büyük talep geçmişinde biraz da olsa futbolla ilişkisi olmuş kadınlara. Örneğin, futbolcuların eski sevgilileri gibi" deniliyor.

Sosyal medyada ise bu amaçla Dünya Kupası heyecanına katılan kadınlar eleştiriliyor.

Twitter kullanıcısı erkekler kadar kadınların da bu başlık konusunda yargılayıcı paylaşımlar yapması ise dikkat çekiyor.

23 Haziran 2018 Cumartesi

Muharrem İnce'nin Maltepe mitingi yandaş ve yalakaların kimyasını mahvetti


23 Haziran 2018 Cumartesi günü TARİHE GEÇTİ!

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu en büyük mitinginde Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce Türkiye'nin namus ve vicdan sahibi aydınlık insanlarına UMUT verdi.

Uzun bir aradan sonra Türkiye'de ilk defa namuslu ve vicdan sahibi vatandaşların umutlu olduğunu gördük!

Bu defa sahtekarlıkları ve yalanlarıyla Türkiye'yi karanlıklara boğan güruhun endişe ve paniğe kapıldığını görüyoruz...

Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin İstanbul'da gerçekleştirdiği ve rekor sayıda insanın coşkuyla katıldığı miting, iktidarın ve iktidara yalaka olmayı var oluş sebebi haline getirmiş yandaş medyanın (ki biz onlara "şerefsiz alçaklar" diyelim) bütün engelleme, sabotaj ve karalama çabalarına rağmen büyük bir başarıyla sonuçlandı.

Miting bize ne gösterdi?

Karanlık ve kötülükten beslenen, Türkiye'nin son 16 yılını karartan vicdansız kişiler bu sefer umutsuz.. Panik içinde.. Kendilerini bile inandıramadıkları aptalca palavralara muhtaç kalacak kadar akılarını kaybetmişler.. Adeta bozguna uğrayacaklarını bilen düşman ordusu.. Hangi deliğe gireceklerini bilemez halde yandaş ve alaka sürüsü...

Seçimin matematik sonucu elbette önemli. Ama şurası artık kesin: Artık korku "karanlık" tarafa geçti!

Bugünlerde "yandaş ve yalaka" medyacılar çok acınacak durumda.. Ama çöküşlerini önleyemeyecekler!

Bize gelince.. Biz, Türkiye'nin aydınlık ve namuslu insanları...

Biz bu medyanın rezilliklerini unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!

Bugün yandaş-yalaka medyanın alçak ve yalancı mensupları yakında insan içine çıkamayacak.

Güzel günler göreceğiz!...

14 Haziran 2018 Perşembe

Hem Nobel Barış Ödülü Hem de Global Katil Lakabının Sahibi, Bugünkü Dünyayı Şekillendiren Karanlık Kişilik: Henry Kissinger



Hem milyonların ölümünden sorumlu olup hem de Nobel Barış Ödülü sahibi nasıl olunur?

ABD dış politikasına ve dolaylı olarak dünyaya etkileriyle Henry Kissinger'ı tanıdıktan sonra anlarsınız.

27 Mayıs 1923'te Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Almanya'da doğdu Henry Alfred Kissinger.



Hitler'in yükselişinden önce sessiz fakat güvenli bir yaşam süren ailesi Nazi Partisi'nin başa geçmesinden sonra ülkede bulunmaları tehlikeli hale gelir. Alman vatandaşlığı dahil birçok hakları ellerinden alınan Kissinger ailesi 1938 yılında ABD'ye iltica ederler.
Kissinger bu dönüm noktasını şöyle anlatır:
"Almanya'da Nazi döneminde büyüdüm ve ABD'ye 15 yaşımdayken geldim. Elimizde hiçbir şey olmadığı için fabrikalarda çalışmaya mecburdum, bu sebeple de ancak akşam okullarına gidebiliyordum. Buradan bakınca benim gibi biri için devlet adamı olmak çok da mantıklı bir heves değildi."

Muhasebe bölümünü tamamladıktan sonra, 1943 yılında ABD ordusunda askerliğe başladı. Komutanı onun zekâsından etkilenerek bir er olarak daha önemli görevlere atanmasını sağladı.



Tehlikeli görevleri kotarmasıyla planlama biriminde kendine yer buldu Kissinger. Yeni göreviyse Almanya'da özgürlüğünü kazanan kısımlarda yönetim düzeninin kurulmasını denetlemekti. Bu yükselişi ona eğitimini de sürdürebilme imkânını vermişti, Harvard'daokumaya hak kazandı.
Lisans, yüksek lisans ve doktora derken 1954 yılında eğitim defterini kapattı, Uluslararası İlişkiler Dairesi'nde göreve başladı. Bu esnada akademik görevler de üstlenmekten geri durmadı.

Kissinger uluslararası faaliyetlerdeki kullanışlılığı sebebiyle durmaksızın yükseldi. Bu yükseliş bazen girilmesi imkansız kapıları da araladı Kennedy ve Johnson'ın özel danışmanı oldu.
Rockefeller'a danışmanlık yaparak bir dönem perde arkasında dursa da Rockefeller'ın katıldığı seçimde başarı sağlayamayacağını anladıktan sonra onu mağlup eden adayın radarına takıldı ve Nixon döneminde adını sık duyuracağı görevine atandı: Ulusal Güvenlik Danışmanlığı.

Başkan Nixon ve devlet kademesindeki doldurulamaz yeriyle Ulusal Güvenlik Danışmanı Kissinger, yan yana



Belki de bu karede seçimlerden sonra iyice yükselen Vietnam sorununu tartışıyorlardı, kim bilir?
Kissinger bu gerilimi çözebilecek tek kişiydi ve Nixon emirleriyle gerilimi tırmandırırken o konuşmalarıyla ve stratejik hamleleriyle Kuzey Vietnam'da barışı sağlayacak hamleleri vurguladı. Kissinger bu hamleleri vurgularken bu dönemde ateşkesi geciktirecek bir ortam sağlaması ve gizliden saldırı emirleri vermiş olmasıyla itham edilmiş ve çokça eleştiri alsa da gerilimi yine o çözebilmişti, ateşkes yapıldı.
Bu ateşkes bir işgalin sonu anlamına gelirken Kissinger için de Nobel Barış Ödülü anlamına geliyordu. 1973'te bu ödüle lâyık görüldü ama bu ödülden önce imza attığı olayları mercek altına almak gerek.

Vietnam'da hem barış hem de savaşı aynı anda destekler gibi görünmesiyle savaşı tırmandırdığı söylenirÇözümdeki payı ona bir ödül getirmiş olsa da gerilimin tırmanışıyla da bölgede masum insanların yaşamını yitirmesinden de birinci derecede sorumlu tutulur. Hatta tam da bu dönemde ikili ilişkiler sürerken Kamboçya'yı da denkleme dahil ederek verdiği bombalama kararlarıyla 500 binin üzerinde insanın yaşamını yitirmesinin arkasında olduğu söylenir.

Bu insanların savaş hattıyla doğrudan ilgisi olmayan, siviller olmasına dikkat çekmek gerekir.

1973 yılındaki Şili Darbesi'nin birincil planlayıcıları arasında adı geçiyordu.Yoksulların savuncusu lakabıyla anılan seçilmiş başkan Allende göreve başlamadan önce bile ABD onu engelleyecek kimi hamleleri alttan alta desteklemişti. Bu müdahaleler fayda etmediğinde General Augusto Pinochet'nin öncülük ettiği darbenin planları Kissinger tarafından yapıldı.

Sonrasında kurulan diktatörlük de doğal olarak ABD'nin sözleriyle hareket etmeye başladı.

Kissinger Şili örneği gibi sadece ABD'nin açıktan müdahil olduğu bölgelere temas etmekle de kalmıyordu. Dışişleri Bakanı olduğundan bu yana etki alanı artık tüm dünya olmuştu.Öyle ki 1975 yılında Endonezya'da soykırım gerçekleştiren Suharto, Güneydoğu Asya'daki Doğu Timor'un işgali için onay ve mühimmat desteğini Kissinger vasıtasıyla sağlamıştı. Yerel halkın yarısına yakınını katleden Suharto ve ordusunun ellerinde ABD'nin silahları vardı ve Kissinger dışişleri bakanıydı.

Milyonlarca insanın yaşamını yitirmesinde yer yer açık yer yer örtük imzası olan Kissinger global bir katil olarak anılmaya başlandıKıbrıs Barış Harekatı'nda ve öncesinde de Türkiye'yle yakın ilişkide olan Kissinger anılarını hiç çekinmeden kitaplaştırmıştı. Hatta Harvard'dan aşina olduğu Bülent Ecevit'le yaptığı bir telefon görüşmesinin tam metnini yayınlamış ve bu harekatın Türk dış politikasına etkilerini de analiz etmekten geri durmamıştı.

Bugün 95 yaşında olan Kissinger'ın dünya siyasetinde yarattığı etki onun protesto olmadan kamuoyu önünde yer alamaması sonucunu doğurdu.Krizin ve siyasetin üstündeki bir elinde Nobel Barış Ödülü, diğer elinde ise milyonların kanı var Kissinger'ın. Yarattığı kriz atmosferinin bugün bile ABD politikalarını şekillendirdiği söylenir, ona ait olduğu rivayet edilen bir alıntıyla nokta koyalım:
"Önümüzdeki hafta herhangi bir kriz ortaya çıkmayacağından emin olabilirsiniz zira ajandam şimdiden dolu."

Bitcoin neden çöktü



2017'nin en çok konuşulan konularından birisi olan sanal para birimi Bitcoin'in değeri, geçen yıl yaklaştığı 20.000 dolar seviyelerinden iyice uzaklaşmış durumda


2017'nin en çok konuşulan konularından birisi olan sanal para birimi Bitcoin'in değeri, geçen yıl yaklaştığı 20.000 dolar seviyelerinden iyice uzaklaşmış durumda.

Bugünlerde 6.500 dolar seviyesinden işlem gören Bitcoin, 2017'deki zirvesinin neredeyse %70 altında.

Medyatik Bitcoin zenginleri Winklevoss kardeşler artık 'Bitcoin milyarderleri' ünvanını yitirmiş durumda. Hatta şanslarını kripto para dünyasının farklı mecralarında arıyorlar ve Zcash adlı yeni bir para birimine yatırım yapıyorlar.

Hâlâ günde 5,3 milyar dolarlık işlemin gerçekleştiği Bitcoin, piyasa değeri bakımından dünyanın en büyük kripto parası olmaya devam ediyor.


Bu başarıyı kısmen geçtiğimiz yıl hisse senedi, tahvil ya da emtia gibi geleneksel yatırım araçlarıyla pek de ilgilenmeyen yüz binlerce kişiyi cezbetmesiyle elde etti.

Artık finans haber sitelerinde 'Bitcoin nereye kadar yükselebilir?' sorusu değil, 'Nerede dip yapacak?' sorusu soruluyor.

BBC Türkçe'nin haberine göre; 'Bitcoin 400.000 dolara kadar yükselebilir' diyenler şimdilik yanılmış gibi duruyor.

ÇÖKÜŞ NASIL BAŞLADI?

Yılın ilk aylarında Bitcoin'in önlenemez gibi gözüken yükselişini durduran üç gelişme oldu

Güney Kore, Bitcoin alım satımı yapanların kimlik bilgilerini açık etmesini zorunlu kılan bir düzenlemeye gitti.

Stripe ve benzeri internet üzerinden ödeme hizmeti sunan şirketler, düşük talep ve Bitcoin transferlerinin uzun sürmesini gerekçe göstererek sanal paraya olan desteklerini geri çektiler.

ABD'de Bitcoin vadeli işlemlerinin başlamasıyla profesyonel yatırımcılar oyuna dahil oldu ve Bitcoin çılgınlığına kapılarak sanal parayı satın alanlar, fiyatlara yön veren tek kitle olmaktan çıktı.

SON DARBE HAZİRAN'DA GELDİ

Ocak ve Şubat aylarında hızla değer kaybeden Bitcoin, baharı denge arayışında geçirmiş ve 7.000 dolar - 10.000 dolar bandında dalgalanarak geçirmişti.

Ancak Haziran ayında yayınlanan bir akademik makale, Bitcoin'de geçen yıl yaşanan yükselişin bir piyasa manipülasyonundan ibaret olabileceğini ortaya koydu.

Texas Üniversitesi'nden ekonomistlerin kaleme aldığı makalede, popüler bir Bitcoin borsası olan Bitfinex'in fiyatlamaları manipüle ettiği için baş döndürücü bir yükselişin yaşandığını savunuyordu.

66 sayfalık makalede, Bitcoin'in değer kaybetmeye başladığı dönemlerde başka bir kripto para olan Tether'in devreye sokulduğunu, ve Tether ile Bitcoin satın alınarak fiyatın desteklendiğini ortaya koydu.

Bitcoin, makalenin yayınlanmasından bu yana %20 değer kaybetmiş durumda.

UZMANLAR NE DİYOR?

Bitcoin yatırım uzmanları şu aşamada çok da ümitli değil. Yükseliş bekleyenler de temkinli.

ABD'de yayınlanan iş dünyası ve ekonomi dergisi Forbes'a konuşan kripto para danışmanı Oliver Isaacs, "Bitcoin'de 7.000 dolar seviyesine doğru bir düzeltme yükselişi görebiliriz" diyor.

Ancak Isaacs'a göre Bitcoin grafikleri analiz edildiğinde güçlü bir aşağı yönlü trendin sürdüğünü ve yakın zamanda uzun soluklu bir yükselişin pek mümkün gözükmediğini ifade ediyor.

Sanal paralara yatırım yapan ABD merkezli BitBull Capital Hedge fon şirketinin CEO'su Joe DiPasquale ise "Düşüş için hâlâ alan var" diyor ve "İlk dip hedefimiz 5.000 dolar seviyesi. O seviye görülmeden fiyatların toparlanmaya başlaması olası değil" diyor.

Rusya'da Dünya Kupası 2018 başlarken Rus kadınlara "Yabancılarla ilişkiye girmeyin!" uyarısı


Rus bakandan kadınlara ‘cinsel ilişkiye girmeyin’ uyarısı

Rusya'da Aile, Kadın ve Çocuk Sorunları Komitesi Başkanı Tamara Pletnava, Dünya Kupası için ülkelerine gelecek misafirler hakkında Rus kadınlara uyarılarda bulundu.
Rusya’nın Aile, Kadın ve Çocuk Sorunları Komitesi Başkanı Tamara Pletnava, Dünya Kupası sırasında Rus kadınlarının yabancılarla cinsel ilişkiye girmemesi gerektiği konusunda açıklama yaptı.
70 yaşındaki Pletnava, başka ülkelere mensup kişilerle yapılacak evliliklerin sağlıklı olmadığını ve ileride yaşanabilecek ayrılıkların çocukları olumsuz şekilde etkilediğini dile getirdi.
Konu hakkında “Moskova Konuşuyor” adlı radyo programına açıklamalarda bulunan Pletnava, “Genç kadınlarımızla tanışıp çocuk yapıyorlar. Evlenip gitseler bile bir süre sonra çocuklarıyla birlikte ağlayarak geri dönüyorlar” ifadelerini kullandı.
Milliyetçi birisi olmadığını dile getiren Pletnava, “İyi aile kuracak, birlikte yaşayacak, çocuk doğuracak ve eğitecek kişi Rus vatandaşı olmalı. 1980 Olimpiyatları sonrasında çok sayıda bekar Rus anne vardı. Bu çocuklar Sovyet döneminde bile acı çekti. Onların acı çekmesini istemiyorum” şeklinde konuştu.

13 Haziran 2018 Çarşamba

Adile Naşit'in yüreğinde taşıdığı dram


İnsan inanmakta zorluk çekiyor: Bu ülkede nasıl bu kadar da çok çirkin, kötü, karanlık, yalancı ve alçak insan var!

"Adile Naşit'e bile hakaretler edip nefret kusacak kadar" kişiliklerini yitirmiş, karakter, şeref ve ahlaktan tamamen yoksun bu güruh Türkiye'yi karanlıklara boğdular!

Bir insan Adile Naşit'ten nasıl nefret edebilir? Bir insan(!) Adile Naşit'e bile nefret kusacak kadar nasıl insanlıktan çıkabilir?
İnsanın aklı almıyor!

Yazar Orhan Gökdemir 9 Haziran 2018 tarihli yazısında şöyle yazıyordu:

Her ne olduysa Adile Naşit öldükten sonra oldu. Karanlık bastı ülkeyi. Ne çocuklara masal anlatan Hafize’ler kaldı geride, ne turşu satarak çocuklarını dik tutmaya çalışan Saadet Hanımlar. Birdenbire çöle dönüştü ülke. O çölde akılsız, vicdansız yaratıklar türedi. Çocukları öldürdüler, analarını yuhaladılar, sağ kalanlara tecavüz ettiler.

Diyorlar ki şimdi, bütün kötülükler Adile Naşit’in ninni söylemesinden kaynaklanıyordu. Biz geldik susturduk o ninnileri… Haklılar. Ninniler yok artık. Adela’den kalan o gülüş çoktan soldu. Çocuk çığlıkları yükseliyor her yandan.

Adile Naşit'ten kalan gülden güzel bir gülüştür cumhuriyet. Gericilik ise deodorant reklamından üzerimize boca edilen saçları boyalı arabeskçi sırıtışıdır...

Diyor ki üzerimize boca edilen o arabeskçi; Duş almak yetmez, burunların sağlığı için deodorant sıkmak şart. Çürümüş bir düzenin son sözüdür işittiğiniz.

Ninniler yok artık. Adela Naşit'ten kalan o gülüş çoktan soldu. Çocuk çığlıkları yükseliyor her yandan. Çürümenin kokusudur duyduğunuz. Ne duş fayda eder ne deodorant!

Söz konusu yazının tamamını okumak için http://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-gokdemir/adela-239636 TIK'layın


Adile Naşit 1987 yılında aramızdan ayrıldı. Hayatının son 21 yılını "içinde evlat acısı" taşıyarak geçirmişti.

Bugün ona küfredecek kadar alçalabilen akepe'li yaratıkların asla ama asla anlayamayacağı birşeydir bu.

O, Hafize Anamız, Masalcı Teyzemiz'di. Bizi hep mutlu etti, her zaman güldürdü. Kendisinin yüreği küçük yaşta ölen oğlu için yanarken bile...

Adile Naşit, bugünün milyonlarca "büyük çocuğu" için hala "Masalcı Teyze" ya da "Hafize Ana"dır.

Adile Naşit'in evinin başköşesinde oğlu Ahmet'in fotoğrafı, babası Naşit Özcan ve annesi Amelya Hanım'ın fotoğraflarıyla birlikte asılı...Adile Naşit'in evinin başköşesinde oğlu Ahmet'in fotoğrafı, babası Naşit Özcan ve annesi Amelya Hanım'ın fotoğraflarıyla birlikte asılıydı.

Türk tiyatro, sinema ve televizyon dünyasının bu küçük dev kadını, 24 yıl önce yaşama veda etti ama kalplerden hiçbir zaman silinmedi.

Biz onu belki de en çok göbeğini hoplata hoplata gülen, şefkatli anne olarak hatırlıyoruz. Ancak Adile Anne'nin gülerken aslında içinin nasıl yandığını, milyonlarca "Kuzucuk"a masallar anlatırken, kendi kuzucuğuna nasıl ağıt yaktığını, evinin başköşesinde nasıl bir dram sergilendiğini büyük çoğunluğumuz hiçbir zaman bilmedi.

* * * 

Adile Naşit, 1950'de kendisi gibi tiyatro oyuncusu olan Ziya Keskiner ile evlendi. 1952 yılında çiftin bir çocukları dünyaya geldi. Bu, sağ yanağında beni olan, güzel gözlü çocuğun adını Ahmet koydular.

Ahmet, dayısı Selim Naşit (solda), annesi Adile ve babası Ziya Keskiner ile bir yemekte.Yandaki resimde Adile Naşit'in oğlu Ahmet, dayısı Selim Naşit (solda), annesi Adile ve babası Ziya Keskiner ile bir yemekte görülüyor.

Ahmet ilkokul 2. sınıfa geldiğinde rahatsızlandı. Kalbinin doğuştan delik olduğu ortaya çıktı. Uzun yıllar okula gidemedi. İlkokul bitirme sınavlarını dışarıdan verdi. Ortaokul bitirme sınavlarına hazırlandığı dönemde kalp ameliyatına girdi.

1966 yılının 16 Haziran günü yapılan operasyon çok başarılı geçti derken, Ahmet fenalaşarak komaya girdi. Bir daha da uyanamadı.

Adile Naşit o gün, Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü Tiyatrosu'yla İzmir'de turnedeydi. Bu haberi aldıktan sonra bağrına taş basıp sahneye çıktı.

Salondaki izleyicileri kahkahayla güldürürken, kendisinin içi cayır cayır yanıyordu. Üstelik oğlunu kaybettiği gün, kendisinin doğum gününden bir gün önceye denk gelmişti..

Ahmet'in 100 bin lirayı bulan ameliyat masrafı için o dönemde kampanya açılmıştı.Ahmet'in 100 bin lirayı bulan ameliyat masrafı için o dönemde kampanya açılmıştı. Bkz. yandaki resim.

Adile Anne, bu dramı yıllarca evinin başköşesine astığı gencecik oğlu Ahmet'in resmiyle her gün yeniden yaşadı. Ancak tek çocuğunu alan Tanrı, yıllar sonra ona milyonlarca çocuğun sevgisini armağan etti.

Filmleriyle güldürürken, oğlunun da bir yerlerde tebüssüm ettiğini, masal anlatırken onun da dinlediğini biliyordu...

Adile Naşit, oğlu Ahmet Keskiner'in yanından hiç ayırmadığı fotoğrafıyla...Yandaki resimde Adile Naşit, oğlu Ahmet Keskiner'in yanından hiç ayırmadığı fotoğrafıyla görülüyor.

Adile Naşit, 1982'nin Temmuz ayında, hayatının en kötü ikinci haberini yine İzmir'de aldı.

32 yıllık hayat arkadaşı Ziya Keskiner'in ölüm haberi, "Sezen Aksu Aile Gazinosu" komedisinin birinci bölüm arasında geldi. Ancak kimse kendisine ikinci bölüm öncesinde bu haberi veremedi. Adile Naşit oyunun bitiminde aldığı haberle bir kez daha yıkıldı.

Kocası Ziya Keskiner, oğlu Ahmet gibi Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi. 1987'de Adile Naşit'i de yanlarına aldılar. Artık hiç ayrılmayacaklar...

11 Haziran 2018 Pazartesi

Yandaş ve yalaka medyanın dünyaya rezil kepaze oluşu


Bilmeyenler için olayı özetleyelim:

  1. Alman dergisi DER SPIEGEL 8 Haziran 2018 tarihli sayısında bir KAPAK yapar. Kapakta Çin Halk Cumhuriyeti lideri Xi Jinping, Rusya Federasyonu lideri Vladimir Putin, ABD Başkanı Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan'ın resimleri vardır.
  2. Aynı dergi, bu kapağın üstüne AT NALI gibi harflerle "otokrat liderler" diye yazar
  3. Bu "otokrat" kelimesinin dünyadaki karşılığı "demokrasiyi takmayan" (diktatör) anlamındadır. Bunu herkes bilir.
  4. Cahil ve alçak yandaş medyanın en dangalak üyelerinden biri olan TAKVİM adlı paçavra, bu dergi kapağında ne yazdığını anlamaz ama "Erdoğan dünya lideri oldu. Bu listeye giremedi.." diye cahilliğin doruk noktası bir manşet atar
  5. Bu "takvim komedisi" bütün yurtta ve dış temsilciliklerde "Ulan bu kadar salak olamazlar herhalde?" şeklinde tepkilere ve derin kahkahaların atılmasına neden olur
  6. Bir Alman medya mensubu işte yukarıda özetlediğimiz olayı twitter hesabından duyurur. "Bu yandaş yalakalar yabancı dil bilmiyorlar. Bilmediklerini de bilmiyorlar" şeklinde dalgasını geçer
  7. Bu kadar rezillik ve cehalet akepe'yi kesmez. Kendilerini DAHA DA rezil etmek isterler
  8. 10 Haziran 2018 tarihinde recep tayyip erdoğan Kocaeli'nde yaptığı mitingte "Ünlü bir Alman dergisi beni dünyanın dör büyük liderinden biri olarak gösterdi" diye nutuk atar
  9. Tabii ki yandaş / yalaka takvim adlı paçavrada herhangi bir utanma duygusu yoktur
  10. iktidarın çöküşü artarak sürmektedir.