14 Şubat 2017 Salı

14 Şubat'a Yalnız Girecekler İçin Hayatta Kalma Rehberi

Yalnızların azılı düşmanı 14 Şubat bir kez daha kapımızda. Tüm ıssızlığınızı derin derin hissettirecek olan bu kara günde, sizleri depresyondan koruyacak bazı ufak tefek öneriler hazırladık ki bir şekilde hayata tutunmaya devam edebilin. Unutmayın, sizin onlardan tek eksiğiniz sevgilinizin olmaması. Yoo yoo tabii ki kimse sizi sevgili olmaya layık görmediği için değil, ne münasebet. Siz isteseniz 50 tanesini kapıya dizer... Evet evet aynen... Neyse çok da şeyapmayın. Alt tarafı 24 saat sınanacaksınız zaten, bunu da başarabilirsiniz.Bir olursak birlik olursak başarabiliriz. Zaten çift olamadığımız için mecburen bir olacağız ehehe (Buraya ağlama efekti gelecek)...

 

1. Sokağa çıkma yasağı 

Evet abicim. Oturun evinizde ve el ele gezen insanlara adım başı rastlamayın. Her yerde kırmızı balonlar, efendime söyleyeyim çiçekler böcekler, sarmaş dolaş olmuş, DNA modeline dönmüş insanlara olacak. Gözünüze gözünüze sokacaklar yalnızlığınızı. Bu kışkırtmalara maruz kalmamak adına sizi mümkün mertebe sokağa çıkmamaya davet ediyoruz. Unutmayın, sokakta suratına baktığınız herkes gece sevişecek arkadaşlar. Her yüz size erotizmi hatırlatacak. Yapmayın, etmeyin kendinize bunu...

14 Şubat'ta siz (temsili)

2. Filmler, filmlerimiz...

Bizi dinleyip evde kalmaya karar verdiniz. Aferim. Şimdi aklınızı yalnızlığınızdan uzaklaştırmak için biraz oyalanmaya ihtiyacınız var. Evinizdeki DVD’lere göz attınız ve elinize birden romantik komedi tarzında bir film geldi… SAKIN. Onu hemen usulca aldığınız yere geri koyun. Kimse zarar görsün istemiyoruz çünkü. Kapağında robotlu, ne bileyim kanlı, cinli filmler bulup onlara dört elle sarılın.
Durduk yere muhteşem aşklar yaşayıp, üstüne filmlere konu olup, orada canlanmış insanları imrenerek izleyesiniz? Sizin derdiniz size yeter zaten. Salak olmayın, cesaretli olun ve kendinize en gereninden bi gerilim filmi bulun. Ha korktum, ha korkcam derken kafadan 2 saat oyalarsınız kendiniz. Üstüne filmde kafası bacağı kopan, cinin, şeytanın, uzaylının, yaşayan ölünün gazabına uğrayan insanları görüp kendi halinize şükredersiniz....

Allah korusun bak bu kızcağız da çok isyan etmiş niye sevgilim yok diye...

 

3. Kokulu yemekler zamanı!

Kendinize neden dışarıdan bol sarımsaklı soğanlı bir yemek sipariş etmiyorsunuz? Nasıl olsa gece sonu öpüşebileceğiniz biri yok hayatınızda (Şşştt tamam ya ağlama ama şimdi :( ). O yüzden söyleyin bol sarımsaklı bir mantı ya da soğanlı bir kuru fasulye-pilav. Hatta üstüne işkembe! Bence sırf bunları yapabilmek için bile sevgiliden ayrılınır ama siz bilirsiniz tabi… (O soğanı kırcaksınız böyle ortadan…)


Şunun vaad ettiği mutluluk çoğu seksten fazla şimdi, doğruya doğru...

4. Patronun gözüne girme qeyfi

Ofiste fazladan zaman geçirip hem kafanızı dağıtmak hem de patronunuzun gözünde 'Aferim bak sevgililer günü falan demeden ne güzel çalışıyor çocuk' bir personel imajı çizmek için harika bir gün 14 Şubat. Bütün haftanın işlerini yapın mesela o gece. Önümüzdeki günler de çaktırmadan uyursunuz ofiste. Ne bileyim usulca poker oynarsınız, fena mı? İş iyidir arkadaşlar, neticede ekmeğinizi sevgili vermiyor di mi? Aynen aynen...
 
‘’Seni unutcam oğlum’’ derken kariyer yapmak...

5. Kendinize çiçek söylemeye ne dersiniz?

Sevgiliniz yok diye işyerinize öğle saatinde neden çiçek/çikolata gelmesin? Sizin ne eksiğiniz var? Düşünün bir, herkes size meraklı gözlerle bakacak, arkanızdan 'Bu ne ara sevgili yaptı be?' diye dedikodular dönecek, punduna getirip ağzınızdan laf almaya çalışacaklar. Çok eğlenceli değil mi? Unutmayın, kimse olmasa bile siz kendinizi mutlu edebilecek düzeyde bir sinsisiniz.
 
Hazır başlamışken bonny food falan da söyleyin, ağzınız tatlansın...


6. Telefondan uzak durun

‘’Canım Kuzey Kore balistik füze denemesi yapmış iyi misin?’’ diyecek tıynette fırsatçı bir tip iseniz, o kadar çaresiz iseniz, 14 Şubat sizin için muhteşem bir fırsat olacaktır, biliyoruz. Bir anda bir şey sizi dürtecek ve o mesajı attıracak. Etmeyin eylemeyin, o telefonu özellikle de eski sevgilileri yoklamak için elinize almayın. Böyle bir anda reddedilirseniz eğer ömrü billah acısı içinize çöker. Olsaydı olurdu zaten zamanında. Eskileri kurcalamayın artık.

- Hele beni hiç bulaştırmayın...

7. "Sap"lık birliğinden yürüyün 

Epeydir uzaktan uzağa hoşlandığınız ve fakat açılamadığınız biri varsa 14 Şubat sizin için tarihi bir fırsat olabilir… Gayet kankasal bir tonda yaklaşıp ‘’bu gece biz de iki bekar çıkıp takılalım bari’’ diyerek yol yapabilirsiniz. Bir ihtimal etraftaki sevgililere birlikte bok atma, ne kadar salak göründüklerinden falan bahsedip esprilerinize meze yapma falan derken muhabbet alır yürür ve gecenin ilerleyen saatlerinde karşılıklı bir "alıcı gözüyle bakma" seviyesine erişir. Olmaz demeyin, denemekte fayda var. Bi şey olmazsa da en azından eğlenceli bir gece geçirmiş olursunuz. Nereden baksa evde kukumav kuşu gibi oturmaktan iyi...

13 Şubat 2017 Pazartesi

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sihirbazı: HARRY HOUDINI



Ölümünün üzerinden 90 yıldan fazla zaman geçti ama bu isim hala bir efsane. Sihirbazlık sanatına yepyeni bir boyut getiren Houdini, ruh çağırma ve ölüm ötesi yaşam gibi konularla da ilgilenmişti.




24 Mart 1874’te Macaristan’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Erik Weisz henüz dört yaşındayken ailesiyle birlikte Amerika’ya göçtü. Amerika’ya giriş belgelerinde adı Ehrich Weiss olarak kaydedilen bu çocuk sihir dünyasını sonsuza kadar değiştirecekti.

Yedi yaşında geldiği New York’ta çeşitli işlerde çalışmaya başlayan küçük Weiss atletik bir vücut yapısına sahipti. 10 yaşına geldiğinde ilk defa bir trapezci olarak halk karşısına çıktı. O sırada kendisni “Havanın prensi Ehrich” olarak tanıtıyordu.

Profesyonel sihirbaz olduğunda ise Harry Houdini adını kullanmaya başladı. (Harry adı, Ehrich yerine arkadaşlarının ona sıklıkla seslendiği isimdi. Houdini adı ise hayranı olduğu Fransız sihirbaz Jean Eugène Robert-Houdin’den geliyordu)

SİHİRBAZLIK KARİYERİ

Houdini önceleri ufak müzelerde ve sokak show’larında gösteri yapıyordu. Hatta bir keresinde sirkte görev almıştı.
Başlangıçta asıl ilgisi iskambil kartlarıyla yapılan numaralara yönelikti. Sonradan ‘kaçış’ sanatlarıyla ilgilenmeye başladı.
Kaçış sanatı (escapalogy) zincir, kilit ve kelepçe gibi malzemelerle kilitlenip bağlanan birinin bunlardan kurtulması anlamına gelmektedir.

Harry Houdini’nin büyük çıkışı 1899’da menajer Martin Beck ile tanışmasının ardından geldi. Böylece Houdini önce bir vodvil sirkiyle Amerika’da sonra da Avrupa’da turneye çıkmaya başladı. “Kelepçenin Kralı” olarak tanındığı Avrupa’da büyük sükse yaptı. İngiltere, İskoçaya, Hollanda, Almanya, Fransa hatta Rusya’da gösteriler yaptı.

Turnelerden sonra 1904’te Amerika’ya döndüğünde artık zengin bir adamdı. New York’ta kendine bir malikane satın aldı (bu bina hala ayaktadır) ve orada yaşamaya başladı.

RUHLAR VE SIRLAR DÜNYASI

1910’ların sonlarından itibaren bir takım film çalışmaları da yapan Houdini artık dünyaca tanınan bir show yıldızıydı. Yaptığı ‘kurtulma’ numaralarından bazılarının sırrını daha sonra açıklamış ama bazıları konusunda şüpheler halen devam etmektedir.

Çok sevdiği annesi Cecilia’nın ölümünden sonra 1920’lerde Houdini dikkatini medyumlara yöneltti. Daha önce pek çok akademisyen ve bilim adamını kandırabilmiş ‘sahte’ medyumların foyalarını meydana çıkarmaya başladı.

Üyesi olduğu ‘Amerikan Bilimsel Komitesi’ gerçekten doğaüstü bir yetenek sergileyebilecek birine büyük ödül vaat etti. Ancak bu ödülü hiç kimse kazanamadı çünkü Houdini her seferinde sahtekarların numaralarını açığa çıkarıyordu.

Hayalet avcısı olarak ünü yayıldıkça Houdini yanına bir gazeteci bir de polis alarak kimliğini gizlemek suretiyle ruh çağırma seanslarına katılıyor ve kerameti kendinden menkul medyumları yakalatıyordu. Bunlar arasında en ünlüsü Boston’lu medyum Mina Crandon’dır.

Ruhlar Arasında Bir Sihirbaz adlı kitabında medyumların numaralarını nasıl açığa çıkardığını detaylı şekilde anlatmıştır.
Houdini aynı zamanda bir fotoğrafçının aynalar yardımıyla nasıl sahte bir ‘ruh fotoğrafı’ çekebileceğini de gösterdi.

İnsan kendini düşünmekten alamıyor: 21.Yüzyıl’da Internet gibi bir icat sayesinde (ve bilgi çağı teknolojilerinin bu kadar gelişmiş olmasına RAĞMEN) hala hayalet ve ruhlarla ilgili fotoğrafların ortalıkta dolaşacağını ve medyumların bu kadar popüler ve saygın olacağını bilseydi Houdini nasıl bir taktik izlerdi acaba?

Ancak bu aktiviteleri yüzünden dostu (Sherlock Holmes karakterinin yaratıcısı ünlü İngiliz) Sir Arthur Conan Doyle ile dostlukları bozuldu. Conan Doyle ruhlara inanan biriydi ve 1931’de (Houdini’nin ölümünden sonra) yayınladığı ‘Bilinmezliğin Sınırı’ (The Edge of The Unknown) kitabında Houdini’inin aslında doğaüstü yeteneklere sahip olduğunu; sihirbazlık numaraları ve sahtem medyumları açığa çıkarırken bu yeteneklerinden yararlandığını iddia etti.

HOUDİNİ’NİN ÖLÜMÜ

Houdini’nin ölümü apandisitinden geldi. 24 Ekim 1926’da Detroit’teki Garrick Tiyatrosu’nda sahneye çıkarken 40 derece ateşi vardı. Kendisine akut apandisit teşhisi konulmasına rağmen sahneye çıkmaktan çekinmemişti oysa bu son defa sahneye çıkışı olacaktı.

Daha sonra Detroit’teki Grace Hospital’e kaldırıldı. Hastanenin 401 numaralı odasında 31 Ekim 1926 tarihinde 52 yaşındayken öldü. Ölüm saati gece 01:26 idi ve ertesi sabah Amerika Cadılar Bayramı’na uyanacaktı.

Cenazesi 4 Kasım 1926’da Queens’teki Machpelah mezarlığında defnedildi. Amerikan Sihirbazlar Derneği halen onun ölüm yıldönümlerinde mezarı başında anma töreni yapmaktadır.

Houdini’nin çok sevdiği eşi Bess 1943’te öldü. Ancak Yahudi olmadığı için cenazesinin Machpelah mezarlığına gömülmesine izin verilmedi.

HOUDINI’NİN ŞİFRESİ

Kendi ölümünden sonra bir takım medyumların “Houdini’inin ruhuyla bağlantıya geçmek” gibi bir iddiayla ortaya çıkabileceğinden endişe eden Houdini, Sir Conan Doyle’un kendisine yazmış olduğu bir mektuptan rasgele 10 sözcük seçti ve “Ruhumu çağırdığını söyleyen kişiden bu 10 kelimeyi söylemesini isteyin” diyen bir mektubu vasiyetine ekledi.

Gerçekten de ölümünden sonra çok sayıda medyum Houdini’nin ruhuyla temasa geçtiğini iddia edecekti. Ancak bu iddiaların hepsi fos çıktı.

Houdini’nin eşi Bess, Houdini’nin ölümünden sonra 10 yıl boyunca her Cadılar Bayramı’nda (ki Houdini’nin ölüm yıldönümüydü) ruh çağırma seansları düzenleyerek kocasının ruhuyla temasa geçmeyi denedi.

Yandaki resimde Houdini, çok sevdiği eşi Bess ile birlikte görülüyor.

1936’daki son demesinden sonra artık bu seanslardan vazgeçti. “10 yıl herhangi bir erkeği beklemek için yeterince uzun bir zaman” diyen Bess 1943’teki ölümüne kadar Houdini’nin resmi önünde hep yanan bir mum bulundurdu.

Houdini’yle temas etmek amacıyla hala dünyanın çeşitli yerlerinde ruh çağırma seansları düzenlenmeye devam ediyor.

4 Şubat 2017 Cumartesi

Sinemada İz Bırakan 15 Öğretmen Figürü


Bir Jedi şövalyesi yetiştirmek, öğretmenlik kariyerinin en üst noktasıysa, Yoda Usta en büyük hoca olsa gerektir. Luke Skywalker ile JEDI eğitimi yaparken Yoda’nın bilgelik kadar sabır ve irade sahibi olduğunu da gördük.
 

Sinema gerçek hayat gibidir: Orada da iyi adamlar-kötü adamlar, iyi öğretmenler-kötü öğretmenler vardır.

Hababam Sınıfı filmlerindeki performansıyla hepimizin gönlünde yer eden Mahmut Hoca’yı unutmak mümkün mü mesela? Lise ve ortaokul yıllarında bizim kişiliğimizi ve hayata bakışımızı etkileyen öğretmenlerimizi bazen saygıyla, bazen de korku ve irkilmeyle hatırlarız.

Yabancı filmler itibarıyla beyazperdede iz bırakmış 15 öğretmen karakterinin adını aşağıda bulacaksınız. Düşünün bakalım, bunlardan hangisinin öğrencisi olmak isterdiniz?

1- Charles (Mr Chips) Chipping – Goodbye Mr. Chips (Elveda Mr. Chips)

Orijinali en iyisidir. Robert Donat’ın Oscar kazanan performansı, o yıl ‘Rüzgar Gibi Geçti filmindeki Clark Gable performansından bile iyiydi. Nesiller boyu öğretmenlik yaparak öğrencilerinden de çok şeyler öğrenen ve öğrencileriyle bir aile oluşturmuş bir öğretmen. 2- Glenn Holland (Richard Dreyfuss) – Mr Holland’s Opus

Otuz yıldır bu filmin etkisi geçmedi, seyrederken hala gözyaşlarımızı tutamıyoruz. Hele o son sahne…
3- Mark Thackeray (Sidney Poitier) – To Sir with Love (Sevgili Öğretmenim)

Bu öğretmen yalnızca okulda değil, öğrencilerin hayatında da büyük değişiklikler yapabilmiş biriydi. 1967 tarihli film Türkiye’de ‘Sevgili Öğretmenim’ adıyla gösterilmişti.
4- Remus Lupin (David Thewlis) – Harry Potter

Evet, sonunda bir kurt adama dönüşüyor ve bu da bir öğretmenin kariyeri açısından pek de parlak bir durum sayılmaz. Ama karanlık sanatlar öğretmeni olarak gösterdiği performansın ne kadar dahice izler taşıdığığnı da kabul etmek gerek.
5- Annie Sullivan (Anne Bancroft) – The Miracle Worker

Bazen sert ve zorlu bir sevgi duygusu da işe yarıyormuş demek ki…
6- Louanne Johnson (Michelle Pfeiffer) – Dangerous Minds

Sert ve sorunlu çocuklarla dolu bir kenar mahalle okulunda ‘fark yaratabilen’ cesur bir İngilizce öğretmeni
7- Dewey Finn (Jack Black) – School of Rock

Tam da uygun ve yasal bir öğretmen değildi ama çocuklar şikayetçi değildi ve dersler de çok eğlenceliydi.
8- John Keating (Robin Williams) – Dead Poet’s Society (Ölü Ozanlar Derneği)

Evet, Robin Williams bazen çok sinir bozucu olabiliyor ama sıradışı bir İngilizce öğretmeni rolünde öğrencilerine ilham veren bir figürdü. Oysa ‘standartlaştırılmış insanlar’ yetiştiren bir eğitim sisteminde onun gibilere pek fazla yer yok.
9- Jaime Escalante (Edward James Olmos) – Stand and Deliver

İşte öğretmenlik böyle olur! Jaime Escalante, hayatlarında ilk defa matematikle tanışan umutsuz durumdaki öğrenciler karşısında umutsuzluğa kapılmadan cesaretle mücadele eder ve başarır!
10- Katherine Ann Watson (Julia Roberts) – Mona Lisa Smile (Mona Lisa Gülüşü)

1950’lerde Amerikan liseli kızlarının en ideal eğitimi ‘bir koca bulmak’ amacına yönelikti, ta ki Katherine Watson gelip de kızların ufuklarını genişletinceye kadar. Ama onun da kaderi Mr.Keating’den farklı olmayacaktır: Standart insan tipi yetiştiren bir eğitim sisteminde ‘yeni ufuklar açan’ bir öğretmene nasıl yer olabilirdi?

11- Rosemary Cross (Olivia Williams) – Rushmore

Bir ilkokul öğretmeni bu kadar mı canayakın olur? Herkesin bu kadına aşık olmasına şaşamamalı…

12- Yoda (Frank Oz) – Star Wars (Yıldız Savaşları)

Bütün zamanların en büyük hocası ve ustası mı? Belki de öyledir. Siz karar verin.

13- Pai Mei (Gordon Liu) – Kill Bill

Kung Fu dersinizi bu hocadan alacaksanız iki seçeneğiniz var: Ya üstün başarıyla mezun olup süper bir savaşçı olursunuz ya da hocanızın elinde can verirsiniz. Eğitimdeki başarı oranının %100 olmasına şaşmalı mı? Sorun, Beatrix Kiddo size anlatsın.

14- Professor Lambeau (Stellan Skarsgard) – Good Will Hunting (Can Dostum)

Fantastik bir matematik eyeteneğine sahip Will’in (Matt Damon) kendi dehasının farkına varmasına yardımcı olurken, kendi egonuzu hep arkada tutacak ve öğrencinizle asla boy ölçüşmeye kalkmayacaksınız. Zor iş gerçekten.

15- Kesuke Miyagi (Pat Morita) – Karate Kid

Öğretmenlik insanın içinden gelir! Bahçıvanlık yapıp kendinizi sebze yetiştirmeye adadığınız bir anda bile yetenekli bir öğrenci görürseniz onu yetiştirmenin bir yolunu bulursunuz. Ama sakın ‘Karate Kid’ yetiştirmenin hıyar yetiştirmekten farklı olmadığını söylemeyin! Elemana boya, badana ve temizlik işleri yaptırarak karate öğretmek zor iş gerçekten.

Hababam Sınıfı filmlerinin unutulmaz karakteri Mahmut Hoca (Münir Özkul) hepimizin hocası, hepimizin babasıydı. Bizim gibi yaramazları bir arada tutacak başka kim vardı ki?
Öğrencilerin hayatına sihirli ve sevgi dolu bir dokunuş yapabilen öğretmen asla unutulmaz! (Üstte) ‘To Sir with Love’ (Sevgili Öğretmenim) (Altta) Robin Williams ‘Ölü Ozanlar Derneği’ filminin sıradışı İngilizce öğretmeni Keating rolünde öğrencilerine ilham veren bir figürü canlandırmıştı. Oysa ‘standartlaştırılmış insanlar’ yetiştiren bir eğitim sisteminde onun gibilere pek fazla yer yok.


Kung Fu dersinizi Pai-Mei’den alacaksanız iki seçeneğiniz var: Ya üstün başarıyla mezun olup süper bir savaşçı olursunuz ya da hocanızın elinde can verirsiniz. Eğitimdeki başarı oranının %100 olmasına şaşmalı mı? Sorun, Beatrix Kiddo size anlatsın.

Evlilik Programları - Dünü & Bugünü


Türk televizyonlarının gündeminde izdivaç programları tartışması bitmiyor. Nedir bu programların önü, arkası?

3 Şubat 2017 Cuma

Başkan Trump'ın da artık bir FUAT AVNİ'si var


Bilişim ve enformasyon çağında, medya hesapları yepyeni "casusluk" ve "dedikodu" mekanizmaları olarak çalışmaya başladı. Biz bu duruma şaşırdık mı? HAYIR!>

Donald Trump başkanlığı altında Amerika'da neler yaşanacağını en iyi bilenler, 15 yıldır AKP yönetimi altındaki Türkiye'de yaşayan insanlar olacaktı elbette.

Donald Trump başkanlığında Amerikan halkının başına gelecek olan şeyler (Türkiye tecrübesi konuşuyor) başlığı altında bunu zaten öngörmüş ve Amerikalılara adeta "izlemek üzere oldukları filmin" fragmanını göstermiştik.

GÖZÜN AYDIN AMERİKA! Artık senin de bir "Fuat Avni" hesabın oldu

Amerikan Başkanlık Sarayı (BEYAZ SARAY = The White House) içinden Başkan Trump'ın ekibinden olduklarını iddia eden bir grup insan, 26 Ocak 2017 tarihinde açtıkları Rogue Potus Staff twitter hesabı üzerinden attıkları tweet'leriyle gündem yaratmaya başladı bile.

Kendilerini "Beyaz Saray içindeki gayriresmi direniş ekibi" olarak tanımlayan Amerikan Fuat Avni'leri, "direniş asla boşuna değildir" sloganıyla giriştikleri mücadelelerinin asla şiddete yönelmeyeceğini söylüyor ve Amerikan halkını "direnmeye" çağırıyor.

"Medyadan olan kişiler de dahil olmak üzere bizim kimliklerimizi açıklamamızı isteyen veya bize şiddete başvurmayı öneren herkesi bloklayacağız" uyarısında bulunan Amerikan Fuat Avni'lerinin bir "Amerikan direniş hareketi" mi yoksa Rusya veya Çin hesabına çalışan bir casuslar şebekesi mi olduğu konusunda spekülasyonlar sürüyor.

Söz konusu twitter hesabı https://twitter.com/roguepotusstaff adresinden takip edilebilir