Alkış tuttukları adamların gerçek yüzlerini göremeyen, uyarılara karşın görmek istemeyen liberal takım nihayet gerçeği görüp uyanmışlar ve şimdi ağlaşıyorlar...
"Yetmez ama evet"ten "yetti artık hayır"a
Hasan Cemal'in ve onunla birlikte ünlü liberaller'in hüzünlü şikayet söylemlerini okudunuz mu siz de?
Gülmek mi, ağlamak mı yoksa kızmak mı gerek, insan gerçekten hayret ediyor! Ne kadar dertli ve hüzünlüler!
Diyorlar ki; "Korku imparatorluğunun giderek yayıldığı, yayımcılarımızı bile esir aldığı bu ortamda...", Kitapları basılmıyormuş...!
Bir hukukçu yazar da, "Nasıl bir memlekette yaşıyoruz Hasan Cemal?" diye soruyor. Çok çok dertli ve umutsuzlar...
Kimler yarattı dersiniz bu korku imparatorluğunu? Kimler destek verdi olan biten herşeye..! "Yetmez ama EVET çığlıklarıyla…"
Ülkenin gerçek aydınları o günlerden bugünleri haykırırken...
İnsan hiç mi ilerisini göremez? Bu kadar mı bakar - kör olabilir?
Oysa herşey o kadar açık ve ortadaydı ki…
O zamanlar ONLAR her şeyi çok iyi biliyorlardı..! Bizlerle “LAİKÇİLER”, “Cumhuriyet Teyzeleri” diyerek, şımarıkca alay ediyor, kendileri herşeye yön veriyorlardı…!
Ülkenin gerçek, yurtsever aydınları sabah karanlığında birer birer tutuklanıp Silivri zindanlarına götürülürken hiç rahatsız olmayan, Türk Ordusu’nu, ülkenin çağdaş kurumlarını ortadan kaldırmayı hedefleyen Ergenekon , Balyoz, Odatv, Poyrazköy davalarının sahte belgelerini görmezlikten gelip servis edilmelerine destek veren Onlar’dı.
Tüm bu kumpas davaları henüz ortada yok iken, dönemin kudretlisi Dengir Mir Mehmet Fırat’ın kulağına fısıldadıklarını 23 Mayıs 2006 tarihinde “Sarıkız operasyonu, derin komplo” isimli makalesinde kaleme alan gazeteci de operasyonların isim babası Hasan Cemal’di.
Müritlerine Anayasal Güçlerin, Adliyenin, Mülkiyenin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin can damarlarına gizlice girme öğütleri veren, vatan haini bir Vaiz-İmam’ın ve Cemaati’nin kürsülerinin daimi konuklarıydılar!
Arkalarından gidenler de zamanın ünlü köşe yazarları ve TV sunucuları oldu… Yaşanan yangınlara körüklerle geldiler. Hep bir ağızdan Yeni Türkiye’yi kuracaklarını söylüyorlardı.
Bu ülkenin ünlü sözde aydın liberalleri ve Medya’sı, suskun iş dünyası, kadro halinde topluma ve çağdaş insanlarına yapılan bu ihanete destek oldular.
Yaşanan acılara o zamanlar inanılmaz ifadelerle olumlu fetvalar veren Onlar’dı.
Onlar’ın devamı bu günün Türkiye’sini ve gerçek fetvalar veren dinci-yobaz takımını yarattı…
Alkış tuttukları adamların gerçek yüzlerini göremeyen, uyarılara karşın görmek istemeyen liberal takım nihayet gerçeği görüp uyanmışlar ve şimdi ağlaşıyorlar…
Kullanılıp, kenara atılmanın ızdırabını yaşıyor olmalılar. Geçmiş olsun.!
Bütün bunları üzülerek yazdığımı da özellikle belirtmeliyim.
Ne yazık ki liberal takım bu kez ilk defa doğruları dile getiriyor.
Bir zamanların Hasan Abisi, hiç umut veremiyor sevgili dostlarına….
Yazarlarını susturan...
Yazarlarını yargılayan...
Yazarlarını hapse atan...
Yazarlarını sürgünde yaşamaya mahkum eden...
Böyle bir memlekette yaşamak gerçekten hazin diyerek noktalıyor yazısını …
Nedim Gürsel de şöyle yazmış,
“ …. Durum ne yazık ki böyle.
Susturulmak istenen yalnızca biz değiliz.
Ama yazarlarını yargılayan bir ülke olmanın ayıbını biz değil, bizi yönetenler yaşamalı.”
Bu açıklamaları yeterli değildir. Öncelikle Türk Halkı’na özeleştiri yapmalılar. Zamanın Başbakanı’nın “Yanağını okşayabilen” Liboşların en önde geleni Mehmet Barlas ile neden ayrı düştüklerini sorgulayıp, aynı yolun yolcusu olmayı beklemiyorlar ise...