Deneyimli ruhbilimci Dr. Ellen Hendriksen her birimizin doğuştan adalete programlanmış olduğu yönünde şaşırtıcı bir gerçeği açıklığa kavuşturuyor.
Haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüzde öfke duyarız değil mi? Çoğu zaman bu haksızlığa bir tepki gösterme eğiliminde oluruz. Bu kimi zaman kendi uğradığımız bir haksızlık olur, kimi zaman başkalarının uğradığı haksızlığa şahit olmak...
Hatta çoğu zaman bu öfke, intikam duygularımızı da kabartır. “Bunu onun yanına bırakmayacağım” türü düşünceler geçer aklımızdan.
Ancak çoğu zaman insanlar intikam almayı kafalarından geçirseler de, öyle bir davranışın sonuçta kendilerini pek de mutlu etmeyeceğini düşünürler.
Boston Üniversitesi’nden klinik psikiyatr Dr. Ellen Hendrikson her birimizin doğuştan adalete programlanmış olduğu yönünde şaşırtıcı bir gerçeği açıklığa kavuşturuyor.
Hendrikson’a göre , insanlar genellikle adaletsizlik, eşitsizlik ve haksızlık karşısında duydukları huzursuzluğu bastırmaya çabalıyor ve intikam almaktan kaçınıyorlar. Nitekim, bu durum ruhbilimde adalete duyarlılık adı verilen bir kişilik özelliği, kişinin adaletsizlik karşısındaki farkındalığı ve tepkiselliği olarak tanımlanıyor. Bir başka deyişle, bireyin duyargalarının yozlaşma, eşitsizlik, haksızlık ve genelde aldatılma ya da tuzağa düşürülme durumlarına ne denli iyi ayarlanmış olduğunun bir göstergesi.
Adalete duyarlılığın 4 türü
Gerçekte, adalete duyarlılığın dört farklı türü bulunuyor.
İlk türü haksızlığa uğrayanın adalete duyarlılığı olarak biliniyor. Bireyin aldatılmadığından emin olmak için sürekli tetikte beklemesi durumu. Bu uyanık olma, tetikte bekleme durumuna çoğu zaman öfkeyi ve intikam alma yönünde bir eğilimi de beraberinde getiriyor.
İkinci tür gözlemleyenin adalete duyarlılığı ve kişinin başkalarına yönelik haksızlıklara tanık olduğunda olaya doğrudan karışmaksızın duyduğu öfke olarak tanımlanıyor. Hendrikson buna örnek olarak ABD’de yakın geçmişte yaşanan örneklerinden biri olarak , ABD hükümeti tarafından sınırda birbirlerinden zorla ayrı kılınan göçmen ailelerin uğradıkları haksızlığa karşı çıkmak amacıyla gerçekleştirilen kitlesel protesto eylemlerini gösteriyor.
Üçüncü tür, kişinin haksız edimlerinden ötürü duyduğu suçluluğu hafifletmek, ya da işleri yoluna koymak için kendini suçlama eğilimi biçiminde tanımlayabileceğimiz, suçlunun adalete duyarlılığı. Örneğin, ABD’nin Utah eyaletinde yaşayan ve araba kullanırken bir yandan da cep telefonundan ileti gönderdiği için iki kişinin ölümüne neden olan Reggie Shaw adlı kişi o gün bugündür ülkeyi baştan başa dolaşarak araba kullanırken dikkatin dağılması durumunda ortaya çıkabilecek olumsuzluklar konusunda insanları uyaran konuşmalar yapıyor.
Dördüncü tür de, kişinin haksızlığın caydırıcı etkisinden birtakım yararlar sağladığı durumlar yaşadığı yararlananın adalete duyarlılığıdır. Söz gelimi, oyuncu Benedict Cumberbatch yalnızca birlikte oynayacağı kadın oyunculara kendisininkine eşit bir ücret ödemeyi kabul eden projelerde yer alabileceğini belirttiğinde gazetelere haber oldu.
Adalete duyarlılığın bu dört türü arasındaki en önemli farklılık, ilk tür olan haksızlığa uğrayanın adalete duyarlılığının kişinin kendisine odaklı bir durum iken, öteki türlerin başkalarına odaklı olması. Adaletsizlik her birimizde farklı bir yankı uyandırabilir. Ancak hepimizin doğuştan bu duyguya sahip olduğu da bir gerçek.