17 Mayıs 2019 Cuma

Diktatörlük Zor Zanaat


Sabah sarayda kalkacaksınız.

Önce artık anlaşamadığınız işbirlikçilerinizi boğduracaksınız.

Sonra medyada size dil uzatanları...

Sonra aleyhinize konuşan birkaç sanatçıyı...

Hadsiz işadamlarını ve politikacıları...

Belki biraz çoluk çocuk, asker, öğrenci falan...

Sonra tek başınıza bir anayasa yapacaksınız, tek başınıza kararlar alacaksınız, tek başınıza her şeye hâkim olacaksınız.

Seçim kurulları, mahkemeler, üniversiteler, tüm devlet kurumları falan hepsi elinizin altında olacak.

Sandıktan her nasılsa hep ama hep sizin istediğiniz sonuçlar çıkacak.

Halk, siz başta olmazsanız ülke batar sanacak ve ülkenin siz baştasınız diye batmakta olduğunu epey bir süre hiç anlamayacak.

Sonra bir gün birden hiç beklenmedik bir şey olacak.

En mühim kale kontrolünüzde sandığınız bir seçimle elinizden kayıp gidiverecek.

Küplere bineceksiniz, "O kaleyi kimselere yedirmem ben!" diyeceksiniz.

Ve sahne!

***

Siz o kadar yıl dişinizi tırnağınıza takın, mağdur edebiyatının kitabını yazın.

Time’lara kapak olun. Tüm dünya sırtınızı sıvazlasın.

Ülkedeki aydınların bile aklını başından uçurun.

Onlarca yazar, çizer, felsefeci, akademisyen, sanatçı falan sizi müthiş demokrat sansın.

Onları önünüze katın, Batı’yı ardınıza alın, halkın tepesine binin.

Siz çalın onlar oynasın, nereden geldiği belirsiz paralar ülkeye oluk oluk aksın.

Herkes, sizi ekonomi tıkırında diye rahatsınız sansın.

Terör nedir, terörist kime denir, emrinizdeki sözlükler ha bire başka şey yazsın.

Bu arada savaşlar çıksın, size roller dağıtılsın.

Kimini hakkını vere vere oynayın, kiminde aklınız karışsın.

Savaşlarda joker olun, silahlar alın, bombalar atın, sınır ötelerine harekâtlar yapın, şehit edebiyatında çığırlar açın.

O hengamede, dün arkanızdayken bugün karşınıza geçen ve ipliğinizi pazara çıkartmaya yeltenen herkesi hapse atın.

Bu arada dünyanın en antidemokratik anayasasını güle oynaya hazırlatın, en olmayacak başkanlık sistemini davul zurnayla ülkeye dayatın.

Orduyu hacamat edin, hukuku maymun edin, akademik dünyayı talan edin...

Satılmadık kaynak bırakmayın.

Yaptıklarınıza, ettiklerinize de kimseleri karıştırmayın.

Derken... Birden...

Her şey tam istediğiniz gibi... istenildiği gibi olmuş bitmişken...

Hiç beklenmedik bir şekilde ülkedeki en büyük şehirde alelade bir yerel seçimde... iktidar kayıp gidiversin elinizden.

***

E bu durumda ne yapsanız haklısınız.

Tam da, "Ne güzel durağa geldiydik, demokrasi tramvayından indiydik" derken...

İstiklal Caddesi’ndeki o nostaljik tramvaya, seçim bozgununun sersemliğiyle tabii ki tıpış tıpış bineceksiniz.

Ve sadece sizin değil, seçmeninin de yalan olduğunu bildiği, muhalefetin sloganından devşirme o güdük lafı sanki büyük bir lafmış gibi edeceksiniz.

"Daha güzel olacak" diyeceksiniz.

"Daha güzel olacak".

Oysa, herkes farkında;

Eğer bu ülkede adalet bir an önce yerini bulmazsa her şey hem sizin için hem ülke için daha berbat olacak.

Her şey berbat olacak.

Zira en iyi siz bilirsiniz, şu kahrolası diktatörlük zor zanaat.