Son dönemde üstüste yazdığı tutarsız ve falsolu yazılarla dostlarını utandıran, düşmanlarına alay konusu olan Soner Yalçın 16 Mayıs 2019 tarihli yazısında "mağduriyet" edebiyatı yapıp "Biz niye böyleyiz.. ühüüüü" diye ağlarken, arada bir itirafta bulundu.
Yazılarının her birine (bu bahsettiğimiz sonuncusu da dahil) hakettiği cevabı elbette veririz. Zaten veriyoruz da..
Bkz. Soner Yalçın komik ve aptal duruma düşmeyi yine başardı! Son dönemde tayyip yalakalığına başlayan Soner Yalçın'ı fena madara ettiler!
Kendisi bu yazıları okuyup biraz olsun akıllanıyor mu peki? Ne gezer!
Gelgelelim şu bahsettiğimiz yazısında ağzından kaçırdığı lafa söyleyecek ayrı sözümüz var!
Soner Yalçın buyurmuş ki:
"Ayşe Baykal beş yıl Hürriyet'te yazarlık yaptı. Altı ay önce işine son verilince Odatv'de yazmasını teklif ettim. Üç soru sordu:
-Başörtülü olmam sorun olur mu?
-Yazılarıma herhangi bir müdahale olur mu?
Tayyip Bey'i seviyor olmam sizi rahatsız eder mi?
Şu yanıtı verdim:
-"Ne başörtünüz bizi rahatsız eder, ne de kimi sevdiğiniz. Yazılarınıza da hukuki bir sorun olmadığı müddetçe karışmayız."
Şimdi orada bir duralım! Kimdir bu Ayşe Baykal? "Başörtülü yazar" kontenjanından bir şekilde Hürriyet gazetesine embed edilmiş biri. "Yazar" olarak ne bir birikimi var, ne de söyleyecek yeni bir sözü... İşi bitince Hürriyet'ten şutlanmış.. (Her kullanışlı aptalın başına gelir)
Peki sen bu kişiye neden yazarlık teklif ettin ki en başta?
Bir takım medya organlarından -artık bir faydası kalmadığı için- kovulmuş kullanışlı aptallara kol-kanat germekse maksadın, niçin namuslu ve işsiz binlerce gazeteciden birini değil de bunu seçtin ki? Yoksa senin maksadın "başörtülü yazara köşe yazdırıp" akepe'li cahil kitleden okur devşirmek falan mıydı?
Bu hesabın tutmadığı ortada!
Hatırlayalım: bu Ayşe Baykal geçenlerde gidip de Abdullah Gül'de boncuk aramaya başladığında, ODATV'nin içinden bir ses, dobra adam Nihat Genç çıkmış ve
"Ayşe Baykal hanımefendi ODATV'nin muhalif genleriyle boşuna uğraşma! Abdullah Gül adına gökten ayet indirsen nafile, değil siz Homeros gelse Dante gelse, bu çirkin ve kötü insanları kahraman ve iyi gösteremez. Abdullah Gül'ün hala yolunu toprağını öpen yazar türlerinin üstelik ODATV'de okumak tabii ki her vatansever her muhalif insanın çok canını sıkar. diye yazmak zorunda kalmıştı.
Bkz. Gül'ü Bu Topraklarda Kim Affeder?
Şimdilerde Bağcılar belediyesindeki işini "ODATV'ye yazı yazdığı için" kaybeden ve gene mağdura yatan Ayşe Baykal'ın en başta gidip o gerici-avantacı belediyeye sorması lazımdı belki de "Falan yerde yazı yazmam sorun olur mu?" diye...
AKP'li belediyelerin kamu kaynaklarını nasıl yağmaladıklarını, kendi yandaşlarına nasıl para dağıttıklarını.. işlerine gelmeyince insanları işsiz-ekmeksiz bıraktıklarını en başta bu Ayşe Baykal bilmiyor muydu sanki?
Yüzbinlerce kişi hukuksuz şekilde gerek KHK'larla, gerek "yandaş olmadıkları" için işsiz bırakılırken sesi çıkmayan Ayşe Baykal'a şimdi bizim acımamız mı gerekiyor yani? GEÇİNİZ!
Kimi sevdiğimiz ve kıçımıza giydiğimiz donun rengi seni rahatsız etmiyorsa, bilgi birikimi falan gibi kriterleri de dikkate almıyorsan madem, bizim yazılarımızı da ODATV'de yayınlasana Soner Yalçın!
Bunları geçelim, anlaması umuduyla Soner Yalçın'a seslenelim:
"Üslup sorunu var.. Türkiye gerildi.. bıdı bıdı.. " demişsin.
İyi de aslanım, bu ülke niye gerildi? Niye kutuplaştı? Neden akıl tutulması yaşıyoruz?
El cevap: Tayyip Erdoğan yüzünden!
Bu durum bu kadar açıkken sen gidip "Tayyip Erdoğan antiemperyalist mücadele veriyor. Ona sahip çıkalım!" demedin mi?
Aklıbaşında herkesi kendine güldürmedin mi?
Şimdi de çıkmış "başörtülü Ayşe Baykal'ı bile işten atıyorlar.. Ülkücüler çıkmış ülkücü yazara linç girişiminde bulunuyorlar.. Hep bu üslup yüzünden .. ü-hüüü" diye ağlıyorsun!
Akepe kadar ülkücü hareket de emperyalizmin maşası faşist bir örgütlenmedir. Faşistler gerekli görünce kendilerinden olanı da göz kırpmadan harcarlar! Bu, faşizmin tanımıdır zaten. İlkesiz, ahlaksız bir şekilde "yalan, dolan ve şiddet" uygulayan örgütler faşisttir.
Faşist Hitler'in 30 Haziran - 1 Temmuz 1934 "Uzun Bıçaklar Gecesi"nde kırıp geçirdiği SA'lar -ki o ana kadar Hitler'e hizmette en ufak kusur etmemiş lümpen faşistlerdi- ne kadar mağdursa, bu "kendi mahallesi" tarafından "mağdur" edilmiş Ayşe Baykallar ve Yavuz Selim Demirağ'lar da ancak o kadar mağdur konumdalar. Lidere biat etmekten vazgeçtiklerinde başlarına neler geleceğini mağdur olmadan önce de biliyorlardı!
Faşizmin bu "gayri-insani" ve barbar yanı, herhangi bir üslup sorunundan değil, bizzat faşizmin kendinde kaynaklanır!
Soner Yalçın'ın yazdığı bu tür yazılar .. yani faşizme "empati" dilenen yazılar son tahlilde faşizme hizmet etmekten başka bir işe yaramaz! Yok sizin mahalle, yok bizim mahalle.. Bu ifade yanlıştır, yanıltıcıdır!
Durum çok daha basittir: İnsanlıktan yana olan ahlaklı, ilkeli ve vicdanlı insanlar bir yanda.. akepelisi-ülküsücüyle-amerikancısı-feto'suyla faşistler öteki yanda!
Sıkıysa bu yazıyı da ODATV'de yayınla da görelim, Soner Yalçın!