18 Ağustos 2017 Cuma

Aldatan ve aldatılan bir toplum haline geldik


Türkiye'de erkeklerin yaklaşık yüzde 58'i, kadınların ise yaklaşık yüzde 40'ı evlilikleri süresince en az bir kere olmak üzere evlilik dışı ilişki yaşıyor. 
 
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği'nin (CİSED)’ hem internet üzerinden hem de yüz yüze yapılan anket çalışmasının verilerine göre Türkiye’de erkeklerin yaklaşık yüzde 58’i, kadınların ise yaklaşık yüzde 40’ı evlilikleri süresince en az bir kere olmak üzere evlilik dışı ilişki yaşıyor. İstatistikler cinsiyetlere göre aldatma oranlarının her geçen yıl artış gösterdiğini ve erkeklerin yaşları ilerledikçe kadınların ise genç yaşlarda aldatma eğilimi gösterdiğini ortaya koyuyor.

CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe aldatma rakamlarının aslında daha yüksek olduğunu, fakat araştırma sonuçlarına yansımadığını belirterek şunları söyledi:

“Ne yazık ki toplumumuzda aldatma hızla kanayanbir yara haline geldi. Partnere yalan söyleme, söz verip tutmama, bir başkasıyla daha yakın olma, karar alırken başkasının sözlerine değer verme gibi eylemlerin psikolojik olarak aldatmadan bir farkı yok. Ayrıca erkeklerin bir kısmı evlilik dışı bir partnerle sadece bir kere yaşanılan cinsel ilişkiyi aldatma olarak görmüyor. Kadınların bir kısmı ise cinsellik olmayan bir evlilik dışı ilişkiyi aldatma olarak kabul etmek istemiyor. Toplumumuzda erkeklerin genelinde aldatma, evlilik ile eşzamanlı sürdürülen bir başka ilişki olarak algılanıyor. Sadakatsizliği seks öncesi evrede bırakma eğiliminde olan kadınlar ise gizli bir yemeği, duygusal yazışmaları, öpüşme ve sarılmaları aldatma olarak adlandırmayarak vicdanını rahatlatmak istiyor.”

Toplumun aldatma tanımını kendi menfaatleri doğrultusunda çarpıttığını vurgulayan Keçe, aldatmayı şöyle tanımladı:

“Aldatma; mevcut eşin/partnerin bilgisi veya izni veya rızası olmadan üçüncü bir kişi veya kişilerle bir veya birden fazla yaşanan duygusal ve/veya cinsel ilişkidir, yakınlaşmadır, en özel ve en değerli olması gereken ve hayatın merkezine alınması gereken partnere bu değerin verilmemesidir.” Keçe, toplumun bazı bahanelere sığınarak aldatmayı kabul edilebilir göstermeye çalıştığının altını çizdi ve “Her aldatma birbirinin aynı olmasa da hiçbir bahane aldatmayı kabul edilebilir kılmaz; fakat arkasındaki motivasyona göre bazıları affedilebiliyor.”

ALDATMA VE SADAKATSİZLİK AYNI ŞEY DEĞİLDİR

Kadın-erkek ilişkilerinde “aldatma ve sadakatsizliğin” aynı şey olmadığını ifade eden Keçe, “Gizli bir eylem ve seçim olan sadakatsizlik, duygusal ve cinsel olarak sadece birbirine özel olma sözünün ihlal edilmesi, bilinçli bir şekilde eşi kandırmaya yönelik eylemlerin gizlice ve partnerin bilgisi dışında sürdürülmesidir. Sadakatsizlik sonucunda ortaya çıkan ve partner tarafından fark edilen bir eylem ve bir sonuç olan aldatma ise; sadakatsizliğin partner tarafından öğrenilmesi, bilinmesi durumudur. Sadakatsizlik kişisel ve ahlaki bir tutum, aldatma ise ilişkisel ve yıkıcı bir sorundur” dedi.

ALDATAN ALDANIR

Aldatmanın altında yatan nedenler ve aldatma psikolojisinin oldukça karmaşık olduğunu söyleyen Keçe, “Söz konusu aldatma olduğunda, herkesin farklı nedenleri ve farklı duyguları vardır. Dolayısıyla aldatma psikolojisi de aldatan kişiye göre farklılıklar gösterir. Ancak, aldatma psikolojisini genel olarak ele alan araştırmaların sonuçları, aldatmanın benlik kavramında yarattığı tutarsızlık yüzünden duygusal olarak rahatsızlık veren bir durum olması nedeniyle aldatan kişinin kendini bu psikolojiden kurtaracak bilişsel hilelere başvurduğunu ve ‘Aldatan aldanır!’ sözünü haklı çıkardığını ortaya koyar niteliktedir” diye konuştu.

ALDATMA TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?

Aladtma ve Sadakatsizlik kitabındaki önerilerle birçok çiftin aldatmayı ve açtığı derin yaraları kendi kendine çözebileceğini ifade eden Keçe, bir ilişkide, üçüncü bir kişinin varlığıyla yaşanan, çoğu zaman “aşk üçgeni” olarak adlandırılan aldatmanın, yaygınlığı ve aile kurumuna etkileri açısından toplumsal bir sorun olduğunun altını çizdi ve “Aldatma tedavi edilebilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Pek çok çift aldatmayı ilişkinin sonu ya da sonunun başlangıcı olarak görür. Ancak diğer tarafta da uzun yıllardır yaptığımız evlilik ve çift terapisi çalışmalarının ortaya koyduğu şöyle bir gerçek vardır ki, aldatma nedeniyle terapiye gelen çiftlerin tamamına yakını ilişkilerine devam etmek istediklerinden aldatmanın tedavisi için başvurmuşlardır. İlişkilerinin girdiği çıkmaz sokaktan çıkış yolunu bulmak için yardım isteyen bu çiftler için aldatma sonun başlangıcı değil, yeni bir başlangıcın başlangıcı olmaktadır.”