2019 Türkiye'sinde yaşanan siyasal-sosyal ve ekonomik sorunlar herkesin malumu. Türkiye'de medyanın büyük bir bölümü yandaşlığa / yalakalığa / pisliğe batmış durumdayken, sadece bir kaç yayın organı kaldı ki hala düzgün şekilde gazetecilik yapmaya çalışıyor. Sözcü gazetesi de bunlardan biri.
Gelgelelim bu gazete de bazen kendisine yakışmayan çapsızlıktaki (yazar kılıklı) bir takım tiplerin saçmalıklarına sütunlarında yer verince, haliyle okurlar da "Sen de mi Sözcü?" demekten kendisini alamıyor.
Türkiye'de sayıları giderek azalmakta olan duyarlı, bilinçli ve aydın vatandaşların takip ettiği bir kaç yayın organından biri olan SÖZCÜ gazetesinde kalem oynatmakta olan Ege Cansen adlı "kullanma tarihi çoktan geçmiş" emekçi sınıfı düşmanı kişi, aslında artık aklıbaşında hiç kimsenin ciddiye almadığı önemsiz ve gereksiz bir figür.
Ancak bu önemsiz ve gereksiz kişi 27 Ocak 2019 tarihinde Hayvanperestlik başlıklı bir yazı yayınlayarak hayvanlara ve hayvanseverlere nefret kusunca, büyük tepkilere neden oldu.
Kullanma tarihi çoktan geçmiş olan Ege Cansen adlı holding yancısı, muhtemelen o iğrenç yazıyı kaleme alırken sadece "dikkat çekmek" istemişti. Uzun süredir kimsenin önemsemediği ve çoktan çöpe atılmış bir figür olmayı içine sindiremeyen egosu, muhtremeln onu "içindeki nefreti kusmaya" yöneltmişti.
Söz konusu nefret yazısı için bkz.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ege-cansen/hayvanperestlik-3281100
Akıl ve vicdan sahibi pek çok SÖZCÜ okuru bu yazıyı görünce "Bu Ege Cansen iyice bunadı.. Allah'ından bulsun adi herif!" diye burun kıvırdı ve tepki gösterme lüzumunu bile hissetmedi.
(Laf aramızda, buradan SÖZCÜ gazetesi yönetimine bir çift sözümüz var: Özdemir Asaf'ın "Bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.." dizeleri misali, bütün medya kirlenirken birinciliği size vermeyelim istiyorsanız bu nefret kumkuması çirkin adamın gazetenizle ilişiğini derhal kesiniz!)
Hayvanlara ve hayvanseverlere nefret kusan Ege Cansen adlı kişiye (kendisine "yazar" veya "insan" demeye dilimiz pek varmıyor) TOKAT GİBİ bir cevap geldi! Sessiz çoğunluğun hissiyatını dile getirmek; oyuncu, yönetmen yazar Korhan Abay'a düştü.
Kendi sosyal medya hesabından seslenen Korhan Abay'ın Sözcü gazetesinin küstah ve haddini bilmez yazarına verdiği cevabı aşağıda bilginize sunuyoruz:
Vicdansızlığa nafile yanıt:
(Sözcü'deki köşesinde, kedi-köpek soykırımı isteyen ekonomi yazarına)
Uygarlık timsali Ege Bey,
Ekonomi hakkında liberal sistem güzellemeleri yazmak yerine, yine haddinizi aşıp, “katliama teşvik” suçu işlemişsiniz. Empati duygusundan, merhametten, vicdandan yoksun, inatçı bir megolamana laf yetiştirmenin hiçbir yararı olmadığını tabii ki bilirim. Ama siz öyle biri değilsinizdir herhalde. Onun için, birkaç dakikamı ayıracağım.
Bildiğiniz gibi, soruyu yanlış sorarsanız, yanıtın doğru olmasını bekleyemezsiniz. Sokak hayvanlarına ilişkin soru, “Uygar bir ülkede, sokakta başıboş hayvanlar yaşar mı?” değil. Doğru soru, “Sokakta başıboş hayvanlar varsa, uygar bir ülkede ne yapılmalı?” olmalı. Yanıt da aslında çok basit: “Daha fazla kaynak ayrılarak, devlet destekli bir kampanyayla sokak hayvanları kısırlaştırılmalı.” Bu kampanya etkin biçimde gerçekleştirilirse, sokak hayvanlarının sayısı birkaç yıl içinde azalmaya başlar, 10 yıl içinde iyice seyrekleşirler ve 15 yıl sonra sokaklarda başıboş kedi-köpek kalmaz.” Ama siz, insana yakışır bir öneride bulunmak yerine, tüm sokak hayvanlarının kafeslere tıkılmasını ve “uyutulmasını” (katledilmesi olarak okuyun) "medeniyet" kıstası olarak belirliyor ve bu gaddar ve hastalıklı düşünceyi, milyonlarca gazete okuyucusuna dayatmaya kalkıyorsunuz. İşte bu olmuyor! İnsan, bu taammüden katliama teşvik suçuna öfkelensin mi, yoksa temelindeki sevgi yoksunluğuna (İngilizcesi lack of affection) acısın mı bilemiyor.
Yaşamak, karnını doyurmak ve sevmek-sevilmekten başka hiçbir beklentisi olmayan bir canlıyı, durup dururken “uyutmak” (siz, içindeki nefretle, “gebertmek” olarak okuyabilirsiniz) hakkını kendinizde nasıl görebiliyorsunuz? Bilinçle, planlayarak soykırım fetvası verme misyonunu size, ABD’deki üniversite hocalarınız mı öğretti? Nesiniz siz? Eminim ki, kendini Tanrı sanan bir megaloman değilsinizdir. İçindeki canavarca dürtüleri saklama gereği bile duymayan, gizli (İngilizcesi "latent") bir seri katil hiç değilsinizdir herhalde… Öyleyse bu ne kibir, bu ne küstahlık (İngilizcesi “arrogance”)!..
Çok ender görülen ve gerçekleştiğinde de tüm medyalar aracılığıyla, herkesin, hemen haberdar olduğu üzücü örnekleri, sanki her gün yaşanıyormuş gibi, hastalıklı fikirlerinize dayanak yapıyorsunuz. Birkaç sorunlu sokak köpeği (açlıktan, korkudan veya bilmediğimiz başka bir nedenden) insanlara saldırmış, çocukları ısırmışsa, bunun da önlemleri alınsın tabii. Ama birkaç köpeğin istenmeyen davranışının intikamını tüm köpeklere soykırım uygulayarak almak, hangi habis ruh halinin ifadesi olabilir, bilemiyorum. Ama en azından, zat-ı aliniz gibi herşeyi bilen bir yüce kişiliğin, "suçun şahsiliği" ilkesinden de haberdar olması gerektiğini düşünüyorum. Her toplumda, hırsızlık yapan, saldırgan karakterli, cani ruhlu bir sürü birey var. Sizin mantığınıza göre, onları zaten "uyutmak" gerekir, ama yetmez! "Medeni" bir ülkenin yapması gereken, arasından katiller de çıktığı için, toplumu oluşturan tüm bireyleri, yani herkesi "uyutmak" olmalıdır. Böyle mi düşünüyorsunuz, yoksa, toptancı, uygar mantığınızı ben mi yanlış yorumladım?
Uygarlık deyince aklıma takıldı? Sahipsiz hayvancıkları kafese tıkan, kısa bir süre içinde sahiplenilmeyenleri "uyutan" şu "medeni ülkeler" diye niteledikleriniz hangi ülkeler acaba? Sakın "kimyasal silahları var" yalanıyla, Irak’a demokrasi getirenler olmasın? Belki de, "Arap Baharı" palavrasıyla, petrol bölgesindeki ülkelere uygarlık armağan edenlerdir… Süfli çıkarlarını, milyonlarca masumun kanıyla yıkayan "medeni ülkeler" mi sözünü ettikleriniz? Ne medeniyet ama!.. Müşfik Kenter, Cyrano de Bergerac’ın ağzından, her seferinde farklı tonlamalarla ne güzel söylerdi: "İstemem, olmaz olsun!"
İnsani konularda yetersiz ve yeteneksiz kişilere bir empati seansı öneriyorum: Bir an için, birilerinin gelip sizi derdest ettiğini ve bir hücreye tıktığını düşünün. Bir süre sonra da, bir doktorun, elinde şırıngayla gelip sizi "uyuttuğunu"… Bana korkunç, iğrenç ve "gayrı medeni" geliyor. Ya size?..
SONSÖZ:
Bir holding ekonomisti, konforlu hayatını borçlu olduğu konularda yazmalı. Biraz Adam Smith, biraz Chicago okulu, Friedman… Stiglitz’i pas geçebilir ama Amerikalı hocalarının yumurtladığı vecizeleri de araya mutlaka serpiştirmeli. Daha bilgiliymiş, değerliymiş gibi görünmesini sağlar. Ama sakın ha, EQ’sunun (İngilizcesi Emotional İntelligence Quotient / Türkçesi Duygusal Zeka) yetmediği konulara girmemeli. Çünkü kaybolur, zırvalar…
EN SON SÖZ:
Ellerinde kedi-köpek maması dolu torbalarla, her gün sokaklarda koşturduğunu söyleyerek aşağılamaya çalıştığınız Hanımlar (ve Beyler) hakkında da bir cümle: O eli öpülesi insanlar için, canlı düşmanlarının, soykırım çığırtkanlarının hakaret ve aşağılamaları, göğüslerine takılmış onur madalyalalarıdır. Sakın, günün birinde yanılıp da onları övmeye kalkmayın, hakaret telakki ederler.