Günümüz evliliklerini ve değişen aile değerlerini yorumlayan Polychroni, Türkiye’nin artan boşanma oranlarına dikkat çekerek “Türkiye ciddi bir geçiş sürecinde ve bu süreçte çiftler birbirlerine nasıl davranması gerektiğini bilmiyor. Modern kültür size çeşitli araçlarla bireyselliği öğretiyor ama içinde yaşadığınız kültürün özünde bu yok” ifadelerini kullandı.
Polychroni, teknoloji bağımlısı haline gelen bireylerin cinsel yaşamının da kötüye gittiğine işaret ederek, “elinde sürekli telefon olan insanlardan, internet bağımlılarından nasıl seks yapmalarını beklersiniz” diye konuştu.
– Evlilik kurumunun kavram kargaşası yaşadığı bir dönemden geçtiğimizi söylemek doğru olur mu?
Evet. Geçmişte insanlar hayatla mücadele etmenin bir yolu olarak evlenir ve çocuk yaparlardı, çünkü hayat, tek başına taşıyabilmek için fazla ağır olarak algılanırdı. Bugünse kişi birey olarak, hayatla tek başına da mücadele edebilmeyi öğrendi. Diğer yandan evlilik kişiye kendini daha güvende, daha güçlü ve daha otonom hissettirir, tabii kişi insanlarla iletişim halinde olduğu sürece! Günümüzde insanlar arası geleneksel iletişim de koptuğu için bu duygulara da gerek kalmıyor, dolayısıyla evlilik önemini yitiriyor.
– Avrupa ülkelerinde uzun zamandır süregelen devlet teşviki evlilik oranlarının artmasını sağlayabildi mi?
Hayır, sağlayamadı. Tüm teşviklere rağmen birlikte yaşamak evliliğe tercih ediliyor. İnsanlar büyük oranda, çocuk olması durumunda evleniyor. Ama gözlemlediğim kadarıyla, evli çiftler arasında, birlikte yaşayanlara göre daha fazla bağlılık duygusu var. Yine de şunun mutlaka altını çizmek lazım, evlilik bir zorunluluk değil, bir seçim olmalıdır. Çünkü yalnızca iyi bir evlilik bireye de çocuğa da iyi gelebilir.
– Günümüzde evliliklerinde yaşanan temel ve evrensel sorunlar nelerdir?
Bence en önemli sorun evlilik kavramının bir geçiş döneminde oluşu. Geleneksel davranış kalıplarından modern davranış kalıplarına doğru bir geçiş bu. Çiftler birbirlerine nasıl davranması gerektiğini bilmiyor. Eskiden bildiğimiz erkek iyi bir tedarikçi, kadın ise ev işiyle ilgilenen kişiydi. Şimdi bireyselliğin getirmiş olduğu nedenlerle roller net değil. Evli çiftler arasındaki en büyük sorun ise “sen, beni yapmak istediğim şey konusunda kısıtlıyorsun, durduruyorsun” düşüncesidir.
– “Geçiş dönemi” kavramı, en çok da Türkiye gibi ülkeler için geçerli sanıyorum.
Evet kesinlikle. Türkiye de ciddi bir geçiş sürecinde ve bu süreçte çiftler birbirlerine nasıl davranması gerektiğini bilmiyor. Modern kültür size çeşitli araçlarla bireyselliği öğretiyor ama içinde yaşadığınız kültürün özünde bu yok.
– Cinsel sorunlar da ailenin önemini yitirmesinde etkili oluyor mu?
Elbette, çok etkili. Çiftler üzerinde hem çevre tarafından, hem de birbirleri tarafından yaratılan büyük bir baskı var. Çiftler birbirlerinden çok şey bekliyorlar ve bunların olmaması hayal kırklığı yaratıyor. Bu da direkt cinsel yaşama yansıyor. Unutmayın ki seks sadece seks değildir, aynı zamanda bir iletişim biçimidir. Ve çiftler, aralarındaki iletişimi kaybetmeye başladığında seks de yok olur. Elinde sürekli telefon olan insanlardan, internet bağımlılarından nasıl seks yapmalarını beklersiniz!
– Burada siz aile terapistleri devreye giriyor olmalısınız.
Evet, yıllar içinde aile terapistine başvuran çift sayısında çok hızlı bir yükseliş var. Ben sorunu kişinin kendisinde aramam. Çünkü bir ailede sorun kişide değil, ilişkinin kendisindedir. Diğer yandan ailenin sorunlarının ortaya çıkmasında çocuğun içinde bulunduğu durum çok önemli bir göstergedir. Çünkü çocuklarda ortaya çıkan sorunların büyük bir nedeni anne ve babanın arasındaki ilişkiden kaynaklanır.
– Türkiye gibi toplumlarda çocukların yaşadığı en temel sorunlar nelerdir size göre?
Geleneksel toplumlar fazla çocuk merkezli. Çocuğun en büyük sorunu fazla korumacı anne babadır. Çünkü geleneksel aile yapısında çocuk en önemli varlık nedeni gibi algılanıyor. Bu durum büyük bir baskı oluşturuyor çocuk üstünde, ve çocuk bu baskıdan kaçmanın yollarını ararken kendine zarar verecek davranış biçimlerine de yönelebiliyor.
– Kriz dönemlerinde ailenin nasıl bir rolü var?
Ülkem Yunanistan çok zor bir dönemden geçti ve hala geçmeye devam ediyor ve aile burada çok çok önemli bir rol oynuyor. Çünkü insanlar işlerini kaybediyor, yalnız olsalar bununla başa çıkmaları çok zor olacaktı ama aileleri sayesinde destek görüyorlar. Diğer yandan yetişkin çocuklar da eve geri dönüyor, anne babaları onlara kucak açarak ekonomik sorunlarının üstesinden gelmelerini sağlıyor. Kısacası aile, kriz döneminde bireyin en büyük desteği durumunda.