Dünya barışının sağlanması gibi büyük misyonlara soyundukları ya da "dünyayı ele geçirmek isteyen" çılgın ve kötü insanlardan bizi korudukları için süper kahramanlara hayranlık duyuyoruz.
1940’lardan beri çizgi-roman kahramanlarının siyasi propaganda aracı olarak kullanıldığını öğrendiğimizde, süper kahramanınızı gene de sevecek misiniz?
İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde ortaya çıkan Amerikan süper kahramanları, her türlü politik propagandanın malzemesi oldular. Gün geldi vatanı kurtardılar, gün geldi uyuşturucularla mücadele ettiler.
İş propagandaya geldiğinde çizgi-romanların süper kahramanları en fonksiyonel devirlerini 1940’larda yaşadılar. ABD daha Pearl Harbour felaketini yaşayıp İkinci Dünya Savaşına girmeden çok önce, Musevi asıllı yazar-çizer ve yayıncılar Hitler’le uğraşamaya başlamışlardı bile.
Yetmiş yıl önce Cleveland’lı iki Musevi genç Jerry Siegel ve Joe Shuster, Superman adlı çizgiroman kahramını yarattılar. Superman’in ardından pek çok taklitçisi çıkacak ve Amerikan çizgi-roman dünyası daha pek çok ‘süper kahraman’ yaratacaktı.
Süpermen ilk başlarda rüşvet yiyen ahlaksız patronlarla mücadele ediyordu. Ama kısa sürede kötü adam rolü NAZİ’ler ve Japonlara geçecekti.
Haftalık Look dergisinin 27 Şubat 1940 tarihli sayısı için Siegel ve Shuster’e verilen görev "Süpermen savaşı nasıl bitirir?" konusunu işleyen iki sayfalık bir Süpermen öyküsü çizmekti. Bu macerada Süperman Siegfried hattını geçerek Hitler ve Stalin’i yakaladığı gibi Cenevre’deki uluslar arası mahkemeye çıkarıyor ve bu mahkemede "gereksiz yere şiddet uygulayarak savunmasız ülkeleri mahvetmek suçundan" Hitler ve Stalin suçlu bulunuyordu. Nürnberg duruşmalarını düşünecek olursanız, bu propagandanın NAZİ’lere karşı etkili olduğu söylenebilir.
SÜPERMEN BİR YAHUDİDİR
1940 tarihli bu Süpermen macerası NAZİ propagandacısı Joseph Göbbels’in kulağına gitmiş ve onu çok öfkelendirmişti. O kadar ki kendisinin bir toplantıda "Süpermen bir Yahudidir!" diye bağırdığı söylenir. Kısa bir süre sonra 25 Nisan 1940’ta SS gazetesi ‘Das Schwarze Korps’ta yayınlanan ve bizzat Göbbels tarafından kaleme alındığı sanılan bir yazıda Jerry Siegel’ın "entelektüel ve fiziksel açıdan budanmış (sünnetli) bir Colaradolu hamamböceği olduğu ve "karanlık yöntemler kullanarak Amerikan çocuklarının beynini yıkadığı" idda edilmekteydi.
CAPTAIN AMERICA
Bunu izleyen dönemde New York’lu iki Musevi Joe Simon ve Jack Kirby, en vatansever süper kahramanı piyasaya sürdüler: Captain America! Bu karakterin kostümü tıpkı bir Amerikan bayrağı gibi yıldızlar ve şeritlerle süslenmişti.
Daha ilk sayısının kapağında Hitler’e karşı yumruğunu sıkmış olan Captain America, maceranın sonunda bu yumruğu patlatınca, Amerika’daki Nazi sempatizanlarını sabrı taştı.
Simon ve Kirby’nin stüdyolarına tehdit telefonları ve mektupları gelmeye, etrafta karanlık tipler dolanmaya başlayınca New York belediye başkanı Fiorello LaGuardia bizzat Joe Simon’a telefon açarak "Çok iyi bir iş yapmakta olduklarını" söylemiş ve yirmi dört saat polis koruması sağlamıştı.
Savaş bitince Captain America kalkanını duvara asıp ortalıktan çekildi ama 1950’lerde Kore savaşı nedeniyle tekrar ortaya çıkıp komünist düşmanlara gününü gösterecekti.
1960’lar ve 70’ler boyunca süper kahramanlar ‘gerçek meselelerle’ ilgilendiler. Bilhassa uyuşturucu ve suçlardan uzak durulması şeklindeki mesajları genç okurlarına taşıdılar.